kiyici

listen to the pronunciation of kiyici
التركية - الإنجليزية

تعريف kiyici في التركية الإنجليزية القاموس.

kıyıcı
cutting, mincing, chopping; pitiless, merciless, cruel
kıyıcı
(Hukuk) persecutor
kıyıcı
hist. man charged with collecting wreckage washed ashore
kıyıcı
pitiless
kıyıcı
chopping
kıyıcı
mincing
kıyıcı
chopper
kıyıcı
merciless
kıyıcı
cutting
kıyıcı
cruel
kıyıcı
choppet
kıyıcı
shredder
kıyıcı
inhumsn
kıyı
coast

On a good day, you can see the coast of Estonia from Helsinki. - İyi bir günde, Helsinki'den Estonya kıyısını görebilirsin.

He visited the coast of South America in 1499. - 1499 yılında Güney Amerika kıyısını ziyaret etti.

kıyı
shore

The ship made for the shore. - Gemi kıyıya doğru gitti.

I saw a fishing boat about a mile off the shore. - Ben, kıyıdan yaklaşık bir mil ötede bir balıkçı teknesi gördüm.

kıyı
brink
kıyı
edge
kıyı
shore, coast, seashore, coastline; (ırmak, göl) bank; seafront; edge, border, side
kıyı
border

The city lies on the border of the coastal area and the neighboring highland. - Kent, kıyı bölgesi ve komşu dağlar arasındaki sınırda yer alıyor.

kıyı
seashore

The seashore looks particularly romantic in the moonlight. - Deniz kıyısı özellikle ay ışığında romantik görünüyor.

kıyı
coastline

The long coastline of the city contains sand and gravel. - Kentin uzun kıyı şeridi kum ve çakıl içerir.

Many locations, despite being situated near coastlines, have fairly extreme climates. - Birçok yer, kıyı şeridine yakın olmalarına rağmen oldukça ekstrem iklimlere sahiptir.

kıyı
waterfront
kıyı
seafront
kıyı
water front
kıyı
seaboard
kıyı
beach

I live near the sea so I often go to the beach. - Deniz kıyısında yaşadığım için sık sık plaja giderim.

The whole Baltic coast of Poland is made up of sandy beaches. - Polonya'nın bütün Baltık kıyıları kumsallardan oluşur.

kıyı
strand
kıyı
bank

His house is on the bank of the river. - Onun evi nehrin kıyısında.

There's a lot of trash on the far bank of the river. - Nehrin uzak kıyısında bir sürü çöp var.

kıyı
littoral
kıyı
waterside
kıyı
side
kıyı
inshore
kıyı
shore; coast; bank
kıyı
edge, side
kıyı
sea coast
kıyı
ashore

Instead of going ashore, we stayed on the ship. - Kıyıya gitme yerine gemide kaldık.

Tom said he isn't going ashore. - Tom kıyıya gitmediğini söyledi.

kıyı
foreshore
yem kıyıcı
(Tarım) forage chopper
التركية - التركية

تعريف kiyici في التركية التركية القاموس.

kıyıcı
Kıyılara vuran enkazı devletten aldığı izinle toplayan kimse
kıyıcı
Acıma duygusu olmayan, başkalarına kıyasıya kötülük eden, gaddar, zalim
kıyıcı
Kıyma işini yapan kimse
kıyı
Kara ile suyun birleştiği yer
kıyı
Kenar, uç
kıyı
Kenar, uç: "Su kıyısında yıkanan güvercinler gibi silkindi."- N. Cumalı
kıyı
Karanın deniz boyunca uzanan bölümü, sahil: "Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık, işaretler ettik."- R. H. Karay
kıyı
Kara ile suyun birleştiği yer: "Kandilli akıntısını geçiyoruz. İşte Küçüksu kasrı, kıyıda bembeyaz gülüyor."- Y. Z. Ortaç
kıyı
Karanın deniz boyunca uzanan bölümü, sahil
kıyı
Issız, tenha yer