Buradaki iklim ılımandır.
- The climate here is mild.
Sonbahar uzun ve ılımandı.
- The autumn was long and mild.
Hafifçe bir hayal kırıklığına uğradım.
- I was mildly disappointed.
Tayvan yemeği, Hint yemeğinden daha hafiftir.
- Taiwanese food is milder than Indian food.
Onun ılımlı bir doğası var.
- He has a mild nature.
Geçen yıl ılımlı bir kış geçirdik.
- We had a mild winter last year.
Tom biraz ilgili görünüyor.
- Tom seems mildly interested.
Tom sadece biraz ilgili görünüyor.
- Tom only looks mildly interested.