Eder scored the winning goal.
 - Eder kazandıran golü attı.
She made pumpkin soup in a black cauldron for Halloween.
 - Cadılar Bayramı için siyah bir kazanda balkabağı çorbası yaptı.
The cauldron was steaming and bubbling.
 - Kazan, buhar çıkarıp köpürüyor.
And you have earned the new puppy that's coming with us … to the White House.
 - Sen bizimle Beyaz Saray'a kadar gelecek yeni köpek yavrusu kazandın.
She earns more than she spends.
 - O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
In 1958, Brazil won its first World Cup victory.
 - 1958'de, Brezilya ilk Dünya Kupası zaferini kazandı.
She won first prize in the exhibition.
 - İlk ödülünü sergide kazandı.
If the loser smiled the winner will lose the thrill of victory.
 - Kaybeden gülümserse kazanan zaferin heyecanını kaybeder.
White to play and win.
 - Sıra beyazda ve kazandı.
Tom is gaining on us.
 - Tom bizim üzerimizden kazanıyor.
The city is gaining popularity as a major tourist destination.
 - Kent, önemli bir turistik yer olarak rağbet kazandı.
Winning the election was a great victory for the candidate's political party.
 - Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.
That team has little, if any, chance of winning.
 - O takımın çok az, eğer varsa, kazanma şansı var.
His ideas never earned him a dime.
 - Onun fikirleri asla ona on sent kazandırmadı.
He earned money by delivering newspapers.
 - O, gazete dağıtarak para kazandı.
Our team gained a great victory.
 - Takımımız büyük bir zafer kazandı.
No gains without pains.
 - Emeksiz kazanç olmaz.
The Denver Broncos have won the 50th Super Bowl.
 - Denver Broncos, Super Bowl 50'yi kazandı.
Who do you think will win this year's Super Bowl?
 - Bu yılki final karşılaşmasın kimin kazanacağını düşünüyorsun?