I don't care who wins.
- Kimin kazandığı umurumda değil.
I don't care who wins the game.
- Oyunu kimin kazandığı umrumda değil.
She made pumpkin soup in a black cauldron for Halloween.
- Cadılar Bayramı için siyah bir kazanda balkabağı çorbası yaptı.
The cauldron was steaming and bubbling.
- Kazan, buhar çıkarıp köpürüyor.
He earns his living by teaching English.
- Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.
Does Tom earn enough money to live in the city?
- Tom şehirde yaşamak için yeterli para kazanıyor mu?
She won first prize in the exhibition.
- İlk ödülünü sergide kazandı.
The Netherlands have won the 2010 World Cup.
- 2010 Dünya Kupası'nı Hollanda kazandı.
Is there any possibility that he'll win the election?
- Onun seçimi kazanması için herhangi bir ihtimal var mı?
White to play and win.
- Sıra beyazda ve kazandı.
The city is gaining popularity as a major tourist destination.
- Kent, önemli bir turistik yer olarak rağbet kazandı.
Their relationship really started gaining momentum.
- Onların ilişkisi ivme kazanmaya başladı.
That team has little, if any, chance of winning.
- O takımın çok az, eğer varsa, kazanma şansı var.
I'm sure of winning the championship.
- Ben şampiyonluğu kazanacağımdan eminim.
His ideas never earned him a dime.
- Onun fikirleri asla ona on sent kazandırmadı.
He earned the money he needed to go to college.
- O, üniversiteye gitmek için ihtiyacı olan parayı kazandı.
Our team gained a great victory.
- Takımımız büyük bir zafer kazandı.
No gains without pains.
- Emeksiz kazanç olmaz.
The Denver Broncos have won the Super Bowl.
- Denver Broncos, Super Bowl'u kazandı.
The Denver Broncos have won the 50th Super Bowl.
- Denver Broncos, Super Bowl 50'yi kazandı.