kıyafetler

listen to the pronunciation of kıyafetler
التركية - الإنجليزية

تعريف kıyafetler في التركية الإنجليزية القاموس.

kıyafet
attire

What kind of women's attire does Tom like? - Tom ne tür kadın kıyafetlerinden hoşlanır?

Sami was dressed in cowboy attire. - Sami kovboy kıyafeti giyindi.

kıyafet
dress

Her dress is blue with white spots. - Onun kıyafeti mavi ile beyaz benekli.

There is no dress code. - Kıyafet zorunluluğu yok.

kıyafet
apparel

We went up two floors to reach the apparel stalls. - Kıyafet tezgahlarına ulaşmak için iki kat yukarı çıktık.

kıyafet
{i} outfit

What did Tom think of your outfit? - Tom kıyafetinle ilgili ne düşündü?

She was wearing a splendid outfit. - Muhteşem bir kıyafet giyiyordu.

kıyafet
uniform
kıyafet
getup
kıyafet
personal
kıyafet
clothing

This clothing is my coworker's, not mine. - Bu kıyafetler benim iş arkadaşımın, benim değil.

She wastes all her money on clothing. - Bütün parasını kıyafetlerde çarçur eder.

kıyafet
gear
kıyafet
raiment
kıyafet
habit
kıyafet
celebutante
geleneksel kıyafetler giymiş
habited
kıyafet
turnout
kıyafet
habiliments
kıyafet
costume

He wore a pirate costume for Halloween. - Cadılar Bayramı için bir korsan kıyafeti giydi.

We've been invited to a costume party. - Bir kıyafet balosuna davet edildik.

kıyafet
togs
kıyafet
livery
kıyafet
caparison
kıyafet
clothes, dress, attire, clothing, costume
kıyafet
get up
kıyafet
garb
kıyafet
vesture
kıyafet
habiliment
التركية - التركية

تعريف kıyafetler في التركية التركية القاموس.

KIYAFET
(Osmanlı Dönemi) Heyet, şekil, suret
KIYAFET
(Osmanlı Dönemi) Bir kimsenin ardınca olmak
KIYAFET
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyin dış görünüşü, zâhiri
KIYAFET
(Osmanlı Dönemi) Feraset
KIYAFET
(Osmanlı Dönemi) Bir kimsenin giydiklerinin bütünü
kıyafet
Kılık, elbise, giysi
kıyafet
Kılık, elbise, giysi: "Kıyafetinden onun da bir kalem beyi olduğu anlaşılıyordu."- Ö. Seyfettin
kıyafet
Resmî giysi: "Öyle de olsa, ha deyince senin boyuna bosuna göre asker kıyafeti bulunur mu?"- Y. K. Karaosmanoğlu
kıyafet
Resmî giysi