Yes, that was amazing. Unbelievable!
- Evet, o şaşırtıcıydı. İnanılmaz!
He told me a completely unbelievable story.
- O bana tamamen inanılmaz bir hikaye anlattı.
That's an incredible story.
- O, inanılmaz bir hikaye.
The waste of time and money is incredible.
- Zaman ve para kaybı inanılmaz.
I find her story hard to swallow.
- Onun hikayesini inanılmaz buluyorum.
How horrible, fantastic, incredible it is that we should be digging trenches and trying on gas-masks here because of a quarrel in a far away country between people of whom we know nothing.
- Kim olduklarını bilmediğimiz insanların arasında, çok uzak bir ülkedeki savaş yüzünden burada gaz maskeleri denemek ve hendekler kazmak zorunda olmamız ne kadar korkunç, fantastik, inanılmaz.
It is inconceivable to me that he would do such a thing.
- Onun böyle bir şey yapacağı benim için inanılmaz.