in fact.

listen to the pronunciation of in fact.
الإنجليزية - التركية
doğrusu

Doğrusu, seni burada görmek büyük bir sürpriz. - In fact, it's a great surprise to see you here.

de facto
fiili
de facto
fiilen
in fact
hatta
indeed
aslında

Irkçı değilim, ama ile başlayan her cümle aslında büyük ihtimalle çok ırkçıdır. - Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed.

Esperanto aslında zor değil. - Esperanto indeed is not difficult.

in fact
aslında

Dört yaşındaki Amerikalı turist, aslında, Sichuan eyaletinin ünlü mayhoş mutfağına rağmen tamamen baharatlı sığır etinden yapılmamış olduğunu farkettiği için hayal kırıklığına uğradı. - A four-year-old American tourist was disappointed to realize that, in fact, the Sichuan province is not entirely made of spicy beef, in spite of its famously piquant cuisine.

Aslında Marie Curie Fransız değil, Polonyalıdır. - In fact, Marie Curie is Polish, not French.

in fact
gerçekte

Burada bir görsel yanılsama var. Küpe baktığını düşünüyorsun ama gerçekte ekrana bakıyorsun. - Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, but in fact you are looking at the screen.

Çocukken, Mary özellikle palyaçolar ve maymunlardan nefret ediyordu. Bu güne gelince, gerçekten, bu ,bir parça bile değişmedi. - As a child, Mary particularly hated clowns and apes. To this day, in fact, that has not changed one bit.

de facto
(Politika, Siyaset) genel geçer
indeed
Yok canım
in fact
(deyim,Kanun) hakikaten
in fact
adeta
in fact
gerçekten

Çocukken, Mary özellikle palyaçolar ve maymunlardan nefret ediyordu. Bu güne gelince, gerçekten, bu ,bir parça bile değişmedi. - As a child, Mary particularly hated clowns and apes. To this day, in fact, that has not changed one bit.

Gerçekten, o kiliseye gitmedi. - In fact, he didn't go to the church.

indeed
indeed Elbette
indeed
ünlem hakikaten
in fact
aslına bakılırsa
in fact
aslına bakarsak
in fact
oysa
in fact
(deyim) sahiden
de facto
(Ticaret) gerçekleşen biçim
de facto
bilfiil
indeed
gerçekten

Hayat gerçekten de iyi bir şeydir. - Life is indeed a good thing.

Ben ırkçı değilim, ama ile başlayan her cümlenin gerçekten çok ırkçı olması muhtemeldir. - Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed.

indeed
hakikaten
indeed
cidden
in fact
Aslında; haddi zatında: "He iş, in fact, ninety five. - Aslınde doksan beş yaşında."
de facto
gerçekten yapılan
de facto
fiilen yapılan
in fact
hakikatte
indeed
ünlem Öyle mi? No
الإنجليزية - الإنجليزية
indeed

As a soccer player he is terrible indeed.

actually, in truth

People think tomatoes are vegetables, but, in fact, they are fruits.

Resulting from the actions of parties
in reality or actuality; "in fact, it was a wonder anyone survived"; "painters who are in fact anything but unsophisticated"; "as a matter of fact, he is several inches taller than his father
actually, truthfully, as a matter of fact
de facto
in fact.

    الواصلة

    in fact

    فيديوهات

    ... experience my mother just had with her doctor, when in fact, ...
    ... And that's because of the fact that it is the newspaper which ...
المفضلات