Doğrusu, seni burada görmek büyük bir sürpriz.
- In fact, it's a great surprise to see you here.
Aslında bir pınar vardı, ama kurumuştu.
- There was a spring indeed, but it was dry.
Aslında, dolabı kapalı tutarım.
- Indeed, I keep the cupboard closed.
Aslında, yerleşik halk radyoaktif ışınlara maruz kalmaktadır.
- In fact, the inhabitants have been exposed to radioactive rays.
Ondan çok hoşlanmıyorum, ben aslında ondan nefret ediyorum,
- I don't like him much, in fact I hate him.
Gerçekten, o kiliseye gitmedi.
- In fact, he didn't go to the church.
Çocukken, Mary özellikle palyaçolar ve maymunlardan nefret ediyordu. Bu güne gelince, gerçekten, bu ,bir parça bile değişmedi.
- As a child, Mary particularly hated clowns and apes. To this day, in fact, that has not changed one bit.
Aslında dilin kökeni hakkında birçok teori vardır, ama hiç kimse gerçekten bilmiyor.
- There are lots of theories about the origins of language, but, in fact, no one really knows.
Çocukken, Mary özellikle palyaçolar ve maymunlardan nefret ediyordu. Bu güne gelince, gerçekten, bu ,bir parça bile değişmedi.
- As a child, Mary particularly hated clowns and apes. To this day, in fact, that has not changed one bit.
Hayat gerçekten de iyi bir şeydir.
- Life is indeed a good thing.
O gerçekten çok zeki.
- He is very clever indeed.
As a soccer player he is terrible indeed.
People think tomatoes are vegetables, but, in fact, they are fruits.
... Battle of Hastings, creating the modern British monarchy. In fact, British history dates ...
... In fact, just like this one right here. ...