I've got better things to do than to keep track of what Tom's doing.
- Tom'un yaptıklarını izlemekten daha iyi yapacak işlerim var.
Tom has to follow our rules.
- Tom bizim kurallarımızı izlemek zorundadır.
I don't have to follow them.
- Onları izlemek zorunda değilim
The police are reluctant to pursue criminal charges in medical cases.
- Polis tıbbi konulardaki kriminal suçlamaları izlemekte isteksizdir.
A satellite was launched into orbit to monitor melting glaciers.
- Bir uydu eriyen buzulları izlemek için yörüngeye fırlatıldı.
Many companies monitor their employees' internet activity.
- Birçok şirket çalışanlarının internet etkinliğini izlemektedir.
Felicja enjoys watching TV.
- Felicja, televizyon izlemekten hoşlanır.
Felicja enjoys watching TV.
- Felicja, TV izlemekten hoşlanır.
Thanks to Facebook, stalking is no longer the bastion of a few devoted enthusiasts, but a highly automated task convenient enough even for the busy housewife.
- Facebook sayesinde, sinsice izlemek artık birkaç özverili hayranın kalesi değildir ama yoğun ev kadını için bile oldukça uygun bir yüksek otomasyonlu görevdir.
Linda accused Dan of stalking her.
- Linda Dan'i onu sinsice izlemekle suçladı.
I've got better things to do than to keep track of what Tom's doing.
- Tom'un yaptıklarını izlemekten daha iyi yapacak işlerim var.
I enjoy watching dog racing.
- Köpek yarışını izlemekten hoşlanırım.
The dog is trained to watch for thieves.
- Köpek hırsızları izlemek için eğitilmiştir.
In Soviet Russia, television watches the audience!
- Sovyet Rusya'sında, televizyon seyirciyi izler!
I like watching Code Lyoko.
- Code Lyoko'yu izlemeyi seviyorum.
I don't want you following me.
- Beni izlemeni istemiyorum.
I asked Tom to stop following us.
- Tom'un bizi izlemeyi bırakmasını istedim.
Oliver thought that his parents, Tom and Mary, weren't setting rules or monitoring his whereabouts.
- Oliver ebeveynleri Tom ve Mary'nin kurallar koymadığını ya da onun nerede olduğunu izlemediklerini düşündü.
He signaled that I should follow him.
- O, benim onu izlemem gerektiğinin işaretini verdi.
To be a good batter, you've got to hang loose and follow your instincts.
- İyi bir vuruşcu olmak için, gevşek tutmalısın ve içgüdünü izlemelisin.
The police have traced her to Paris.
- Polisler onu Paris'e kadar izledi.
There were traces of blood inside Dan's car.
- Dan'ın arabasının içinde kan izleri vardı.
The dog followed its master, wagging its tail.
- Köpek kuyruğunu sallayarak, sahibini izledi.
The dog followed me to my home.
- Köpek beni evime kadar izledi.
How many times a week do you go to the movie theater to watch movies?
- Film izlemek için haftada kaç kez sinema salonuna gidiyorsunuz?
How many times a week do you go to the movie theater to watch movies?
- Film izlemek için haftada kaç kez sinemaya gidiyorsunuz?
You don't just go to the cinema to watch films. Rather, you go to the cinema in order to laugh and cry together with two hundred people.
- Film izlemek için sinemaya gitmezsiniz. Daha ziyade, iki yüz kişi ile birlikte gülmek ve ağlamak için sinemaya gidersiniz.
Tom tried his best to cover his tracks so he could save face.
- Tom izlerini kapatmak için elinden geleni denedi böylece yüzünü kurtarabildi.
They followed the tracks the car had left.
- Arabanın bıraktığı izleri takip ettiler.
I asked Tom to stop following us.
- Tom'un bizi izlemeyi bırakmasını istedim.
Following the demographic data, the government was obliged to adopt a policy that would stimulate birth rate.
- Demografik verileri izleyerek, hükümet doğum oranını teşvik edecek bir politika benimsemek zorunda kalmıştı.
Oliver thought that his parents, Tom and Mary, weren't setting rules or monitoring his whereabouts.
- Oliver ebeveynleri Tom ve Mary'nin kurallar koymadığını ya da onun nerede olduğunu izlemediklerini düşündü.
I love watching soccer games.
- Futbol oyunlarını izlemeyi severim.
The student became very nervous with the teacher watching him.
- Öğrenci öğretmenin onu izlemesine çok kızdı.
Layla, an Aborigene, made use of her renowned tracking skills.
- Aborijin olan Leyla, meşhur izleme becerilerini kullandı.
I like watching Code Lyoko.
- Code Lyoko'yu izlemeyi seviyorum.
I love watching soccer games.
- Futbol oyunlarını izlemeyi severim.
Layla, an Aborigene, made use of her renowned tracking skills.
- Aborijin olan Leyla, meşhur izleme becerilerini kullandı.
Tom doesn't want to do anything but watch TV.
- Tom TV izlemekten başka bir şey yapmak istemiyor.
Tom doesn't have any time to watch TV.
- Tom'un TV izlemek için hiç zamanı yok.
I don't want to leave any paper trails.
- Ben herhangi kağıt izleri bırakmak istemiyorum.
Boys trail girls in language skills.
- Oğlanlar dil becerileri konusunda kızları izler.
The hunting dogs followed the scent of the fox.
- Av köpekleri tilkinin kokusunu izledi.