Tom got a decent grade on the test he took last week.
 - Tom geçen hafta girdiği sınavda iyi bir not aldı.
You had better go there in decent clothes.
 - Oraya uygun elbiselerle gitsen iyi olur.
Copper conducts electricity well.
 - Bakır elektriği iyi iletir.
These scissors don't cut well.
 - Bu makas iyi kesmiyor.
Good evening, how are you?
 - İyi akşamlar, nasılsın?
I haven't a very good dictionary.
 - Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
He became the finest actor on the American stage.
 - O, Amerikan sahnesinde en iyi aktör oldu.
I think it will be fine.
 - Ben, havanın iyi olacağını düşünüyorum.
I can't thank you enough for your kindness.
 - Ben senin iyiliğin için ne kadar teşekkür etsem azdır.
I am deeply grateful to you for your kindness.
 - İyiliğin için sana derinden minnettarım.
Just how well can masks block the, even smaller than pollen, yellow sand dust? I think it much more of a nuisance than pollen.
 - Maskeler sarı kum tozunu,polenlerden dahada küçük,ne kadar iyi engelleyebilir?Sanırım o polenden oldukça daha fazla bir baş belasıdır.
The small house had come to look shabby, though it was just as good as ever underneath.
 - Küçük ev, şimdiye kadar tıpkı altındaki kadar iyi olmasına rağmen,eski püskü görünmeye başladı.
As long as we love each other, we'll be all right.
 - Birbirimizi sevdiğimiz sürece, biz iyi olacağız.
Cheer up! It will soon come out all right.
 - Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
Is everything alright here?
 - Burada her şey iyi mi?
I'm alright if you're alright.
 - Sen iyiysen ben iyiyim.
It is better for an animal to live a comfortable life in a zoo than to be torn apart by a predator in the wild.
 - Bir hayvanın bir hayvanat bahçesinde rahat bir hayat yaşaması vahşi doğada bir vahşi hayvan tarafından parçalanmasından daha iyidir.
Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable.
 - Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.
Great care has been taken to use only the finest ingredients.
 - Sadece en iyi malzemeleri kullanmak için büyük özen gösterilmiştir.
You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.
 - Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.
Stop fussing over me. I'm fine.
 - Benim üzerime titremeyi bırak. Ben iyiyim.
Are you okay? Yeah, I'm fine.
 - İyi misin? Evet ben iyiyim.
His eyes searched my face to see if I was talking straight.
 - Doğru söyleyip söylemediğimi anlamak için beni iyice süzdü.
I'm feeling a lot better.
 - Çok daha iyi hissediyorum.
Nakido is better than Twitter.
 - Nakido, Twitter'dan daha iyidir.
One can hardly find a more suitable climate.
 - Bundan daha iyi bir ortam bulunamaz.
Tom doesn't treat Mary very nicely.
 - Tom Mary'ye çok iyi davranmaz.
Tom didn't treat Mary very nicely.
 - Tom Mary'ye çok iyi davranmadı
This translation is not quite up to snuff.
 - Bu çeviri oldukça iyi değil.
Your dad is really cool. Not really.
 - Baban gerçekten iyidir. Pek sayılmaz.
Relations with Canada remained correct and cool.
 - Kanada ile ilişkiler doğru ve iyi kaldı.
A good doctor is sympathetic to his patients.
 - İyi bir doktor hastalarına sempatiktir.
Benjamin Harrison's campaign was well-organized.
 - Benjamin Harrison'un kampanyası iyi organize edilmişti.
Hoover was well-known to Americans.
 - Hoover, Amerikalılar için iyi tanınmış biriydi.
I am happy about your good luck.
 - Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
Even if it was somebody else who made her happy, as long as she is happy, that's fine.
 - Onu mutlu eden başka biri olsa da, o mutlu olduğu sürece, bu iyi.
It is likely to be fine.
 - O, muhtemelen iyi olacak.
If you eat well, you're likely to live longer.
 - İyi beslenirseniz muhtemelen daha uzun yaşarsınız.
Mr Ford is all right now.
 - Bay Ford şimdi iyidir.
The house looked good; moreover, the price was right.
 - Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu.
He speaks English fairly well.
 - O, İngilizceyi oldukça iyi konuşur.
Tom did fairly well on the test he took yesterday.
 - Tom dün girdiği sınavda oldukça iyi yaptı.
It is lucky that the weather should be so nice.
 - Havanın o kadar iyi olması tesadüftür.
There's a nice Thai restaurant near here.
 - Buranın yakınında iyi bir Tayland restoranı var.
Tom knows Mary pretty well.
 - Tom Mary'yi oldukça iyi biliyor.
Tom is pretty sure everything will go well.
 - Tom her şeyin iyi gideceğinden oldukça emin.
He can read well enough.
 - O yeterince iyi okuyabilir.
John isn't well enough to go to school today.
 - John, bugün okula gitmek için yeteri kadar iyi değildir.
That offer sounds too good to be true. What's the catch?
 - Bu teklif gerçek olamayacak kadar çok iyi görünüyor. Bit yeniği nedir.
That sounds too good to be true.
 - O gerçek olamayacak kadar iyi görünüyor.
Are you okay? You look really sad.
 - İyi misin? Gerçekten üzgün görünüyorsun.
Tom did okay on the test.
 - Tom sınavda iyi yaptı.
Tom agreed that Mary's suggestions were good ones.
 - Tom Mary'nin önerilerinin iyi olanlar olduğunu kabul etti.
Oysters don't agree with me.
 - İstiridye bana iyi gelmiyor.
He is handsome. In addition, he is good at sport.
 - O yakışıklıdır. Ayrıca sporda iyidir.
A handsome man is a good reason to go to hell.
 - Yakışıklı bir adam, cehenneme gitmek için iyi bir nedendir.
Swimming is good exercise for the whole body.
 - Yüzme vücudun bütünü için iyi bir egzersizdir.
As a whole, the plan seems to be good.
 - Bir bütün olarak, plan iyi gibi görünüyor.
Attendance should be good provided the weather is favorable.
 - Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.