I bought two dozen pencils.
- İki düzine kalem satın aldım.
One, two, three, four, five, six, seven, eight, nine, ten.
- Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.
I'd like to book a double room.
- İki kişilik bir oda ayırtmak istiyorum.
The only room available is a double.
- Mevcut tek oda iki kişiliktir.
The orthodontist told him he'd need braces for at least two years.
- Ortodontist ona en az iki yıl süreyle pantolon askısına ihtiyacı olacağını söyledi.
Your words split my heart in twain.
- Sözleriniz kalbimi ikiye böldü.
The number 2015 is represented as 11111011111 in binary.
- 2015 numarası ikili olarak 11111011111 olarak gösterilir.
We had a couple glasses of wine.
- İki bardak şarabımız vardı.
I left him a couple messages.
- Ona iki mesaj bıraktım.
See you in a couple of minutes.
- İki dakika içinde görüşürüz.
I asked Tom a couple of questions.
- Tom'a iki soru sordum.
Either of the two must go.
- İkisinden biri gitmeli.
Ray was willing to corroborate Gary's story, but the police were still unconvinced that either of them were telling the truth.
- Ray, Gary'nin hikayesini desteklemek istiyordu fakat polisler onların ikisininde gerçeği söylediklerine ikna olmamışlardı.
Only in love are unity and duality not in conflict.
- Birlik ve ikilik yalnızca aşkta çatışma içinde değildir.
Tom and Mary are a musical duo.
- Tom ve Mary müzikal bir ikilidir.
Tom and Mary are both pretty ambitious, aren't they?
- Tom ve Mary ikisi de çok hırslı, değil mi?
Tom and Mary are both really ambitious, aren't they?
- Tom ve Mary'nin ikisi de gerçekten hırslı, değil mi?
Tom shot Mary twice in the leg.
- Tom, Mary'yi bacağından iki kere vurdu.
Measure twice, cut once!
- İki kere ölç, bir kere kes.
German classes are held twice a week - on Mondays and Wednesdays.
- Almanca dersleri haftada iki kez yapılmaktadır- Pazartesi ve Çarşamba günleri.
I've climbed Mt. Fuji twice.
- Ben iki kez Mt. Fuji'ye tırmandım.
I have seen Star Wars twice.
- Yıldız Savaşlarını iki defa izledim.
The plane circled the airport twice after taking off.
- Uçak havalandıktan sonra havaalanı etrafında iki defa dolandı.
I was on holiday for a fortnight.
- İki haftadır tatildeydim.
We stayed in London for a fortnight.
- Londra'da iki hafta kaldık.
Both of my parents were brought up in the country.
- Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.
She is paralyzed in both legs.
- O, her iki bacağından felçlidir.
My brother eats twice as much as I do.
- Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
Your room is twice the size of mine.
- Senin odan benimkinin boyutunun iki katı kadar.
Your income is about twice as large as mine is.
- Gelirin, benimkinin yaklaşık iki katı kadar büyük.
My brother eats twice as much as I do.
- Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
If you decided to work for us we would pay you twice as much.
- Bizim için çalışmaya karar verirsen sana iki mislini öderiz.
The download speed is twice as fast as the upload speed on this network.
- Bu ağda indirme hızı yükleme hızının iki misli daha hızlı.
In my language, the , is called comma, the ; is called semicolon, : is called colon, ... are called ellipsis, and this sentence ends with a period.
- Benim dilimde , virgül, ; noktalı virgül, : iki nokta üstüste, ... üç nokta şeklinde adlandırılır ve bu cümle bir noktayla biter.
A space is missing before the colon.
- İki nokta üst üste'den önce boşluk eksik.
I shouldn't have doubled the recipe.
- Tarifeyi iki katına çıkarmamalıydım.
His revenue doubled after retirement.
- Onun geliri, emekli olduktan sonra iki katına çıktı.
They need to eat double that amount.
- O miktarın iki katını yemeliler.
The population has doubled in the last five years.
- Nüfus son beş yıl içinde iki katına çıkmıştır.
Losses were heavy on both sides.
- Her iki tarafta da kayıplar ağırdı.
Both sides had to compromise with each other.
- Her iki taraf birbirleriyle uzlaşmak zorundaydı.
Is the road wide enough for two-way traffic?
- Yol, iki yönlü trafik için yeterince geniş mi?
You are double-faced and this is the problem.
- Sen iki yüzlüsün ve bu problem.
Hold the vase with both hands.
- Vazoyu iki elinle tut.
Both of the brothers are dead.
- Kardeşlerin ikisi de öldü.
I feel like a hypocrite.
- Bir iki yüzlü gibi hissediyorum.
You're such a hypocrite.
- Sen böyle bir iki yüzlüsün.
The two children pulled at the rope until it broke.
- İki çocuk kopartıncaya kadar ipi çektiler.
Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
- Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
Almost every person in this country is bilingual.
- Bu ülkedeki neredeyse her insan iki dillidir.
I'm pretty sure Tom's bilingual.
- Tom'un iki dilli olduğundan oldukça eminim.
The island of Ireland consists of thirty-two counties.
- İrlanda adası, otuz iki ilden oluşur.
King, stop calling me your boy. I'm thirty-two, for God's sake!
- Kral, bana çocuğun olarak seslenmeyi kes. Tanrı aşkına ben otuz iki yaşındayım!
We'll have to double our budget for next year.
- Gelecek yıl için bütçemizi ikiye katlamak zorunda kalacağız.
The only room available is a double.
- Mevcut tek oda iki kişiliktir.