Don't worry, everything will be OK.
- Üzülmeyin, her şey düzelecek.
Do you study English every day?
- Her gün İngilizce çalışıyor musun?
Give help to anyone who needs it.
- Her kimin ihtiyacı olursa ona yardım et.
Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout.
- Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.
How many times does the bus run each day?
- Otobüs her gün kaç kez çalışır?
Each person paid one thousand dollars.
- Her biri bin dolar ödedi.
Bill is honest all the time.
- Bill her zaman dürüsttür.
Can you see anything at all there?
- Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
Everybody started to panic.
- Herkes panik yapmaya başladı.
Pandas spend at least 12 hours each day eating bamboo.
- Pandalar her gün en az 12 saati bambu yiyerek geçirirler.
Only God can safely be omnipotent.
- Sadece Tanrı güvenle her şeye gücü yeter olabilir.
Tom is omnilingual. He can speak every language on Earth.
- Tom omnilingualdir. O, Dünya'daki her dili konuşabilir.
Everyone has the right to rest and leisure, including reasonable limitation of working hours and periodic holidays with pay.
- Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.
Each person paid one thousand dollars.
- Her biri bin dolar ödedi.
Tom comes here every single day.
- Tom her tek günde buraya gelir.
Every single word you say is a lie.
- Söylediğin her söz bir yalan.
He was in favor of equality for all.
- O, herkes için eşitliğin lehindeydi.
The law is equal for all.
- Kanun herkes için aynıdır.
You may take either of the two books.
- İki kitaptan herhangi birini alabilirsin.
I don't like either of them.
- Ben, onlardan herhangi birini sevmiyorum.
I'll do whatever you want me to do.
- Ben senin yapmamı istediğin her şeyi yapacağım.
I will lend you whatever book you need.
- İhtiyacın olan her kitabı sana ödünç vereceğim.
Sam helps whoever asks him to.
- Sam yardım isteyen herkese yardım eder.
Give it to whoever wants it.
- Onu her kim isterse ona ver.
The lady with the green feathers in her hat. A big Gainsborough hat. I am quite sure it was Miss Hartuff..
This is her book.
Banka ona 500 dolar ödünç verdi.
- The bank lent her 500 dollars.
O, ona nerede yaşadığını sordu.
- He asked her where she lived.
Onun ailesi ile ilgili hiçbir şey bilmiyorum.
- I don't know anything about her family.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet her at the coffee shop.
Jane'nin hayali kendine yaşlı ve zengin bir sevgili bulmaktı.
- Jane's dream was to find herself a sugar daddy.
O kendi kendine mırıldanıyor.
- She is muttering to herself.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet her at the coffee shop.
Onu Kaliforniya'ya gönderiyorum.
- I'm sending her to California.
Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
- She said NO to herself. She said YES aloud.
Kendisini ateşle ısıttı.
- She warmed herself by the fire.
O ondan daha akıllıdır.
- He's smarter than her.
Siz ondan daha uzun boylusunuz.
- You are taller than her.
Ona kendi odamı gösterdim.
- I showed her my room.
Yumi oraya kendi gitti.
- Yumi went there by herself.