Sağlık görevlileri Tom'un hayatını kurtarmak için çılgınca çalıştı.
- Paramedics worked frantically to save Tom's life.
Sami çılgınca bir el feneri sallıyordu.
- Sami was frantically waving a flashlight.
Ümitsiz olmana şaşmamalı.
- No wonder you're frantic.
Tom çılgınca mücadele etti.
- Tom struggled frantically.
Tom hava kararmadan önce çiti boyamayı bitirmek için çılgınca bir girişim yaptı.
- Tom made a frantic attempt to finish painting the fence before dark.
Tom çılgınca mücadele etti.
- Tom struggled frantically.
Tom telefonunda çılgınca mesaj atıyor.
- Tom is texting frantically on his phone.
Tom used his secluded cabin in the woods as a getaway from his hectic life as a company director.
- In Toms hektischem Geschäftsführerdasein war ihm seine abgeschiedene Waldhütte eine Zuflucht.
Tom had a hectic week.
- Hinter Tom liegt eine hektische Woche.