Yazılım programları ticaretiyle uğraşıyorlar.
- Sie handeln mit Software.
Ben gerçek bir kelepir buldum.
- I found a real bargain.
Bu elbise iyi bir kelepir.
- This dress is a good bargain.
Bizimle anlaşmaya vardın.
- You made a bargain with us.
Tom ve ben anlaşmaya vardık.
- Tom and I made a bargain.
I work for a trading company.
- Ich arbeite bei einer Handelsfirma.
Stock prices soared in active trading as corporations announced good financial results.
- Im laufenden Handel stiegen die Aktienkurse schnell an, als die Gesellschaften gute Ergebnisse ankündigten.