What came first? The egg or the hen?
- Hangisi ilk olarak geldi? Yumurta mı yoksa tavuk mu?
I came to Japan from China.
- Çin'den Japonya'ya geldim.
Why did you come to Japan?
- Neden Japonya'ya geldin?
Can you come at nine?
- Dokuzda gelebilir misin?
80% of all English words come from other languages.
- Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.
Susan found out where the puppy had come from.
- Susan köpeğin nereden geldiğini öğrendi.
Her dad won't be coming, he is very busy.
- Babası gelmeyecek, o çok meşgul.
She is coming from England.
- O İngiltere'den geliyor.
There is not past, no future; everything flows in an eternal present.
- Geçmiş ve gelecek yok; her şey sonsuz bir şimdikilikte akıyor.
He came bearing a large bunch of flowers.
- O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.
She is coming from England.
- O İngiltere'den geliyor.
Our wedding anniversary is coming soon.
- Evlilik yıl dönümümüz yakında geliyor.
Cathy is coming to see our baby tonight.
- Cathy bu gece bizim bebeği görmek için geliyor.
Are you coming to the party?
- Partiye geliyor musun?
The exam is coming up next week.
- Sınav gelecek hafta geliyor.
Tom is coming up behind us.
- Tom arkamızdan geliyor.
Tom saçına jöle çaldı.
- Tom put gel in his hair.
O, saçına jöle sürer.
- Tom puts gel in his hair.
Pelte limonlu ve portakallı olarak yapılabilen içine taze meyve katıldığında ise tadına doyum olmayan tatlıdır.
Ben jelatin kullanmadan panna cotta yaparım.
- I make panna cotta without using gelatin.