gelirsiz

listen to the pronunciation of gelirsiz
التركية - الإنجليزية

تعريف gelirsiz في التركية الإنجليزية القاموس.

gelir
revenue

His revenue doubled after retirement. - Onun geliri, emekli olduktan sonra iki katına çıktı.

Movie theaters are losing more and more revenue due to internet piracy. - Sinemalar, internet korsanlığı nedeniyle gittikçe gelir kaybediyorlar.

gelir
income

If I had 25% more income, I'd be more satisfied with my life. - Eğer yüzde 25 daha fazla gelirim olsaydı yaşamımdan daha hoşnut olurdum.

This has increased family income. - Bu, ailenin gelirini artırdı.

gelir
revenues

A loss in third-quarter revenues was predicted. - Üçüncü çeyrek gelirlerinde bir kayıp öngörülüyordu.

I can provide you with some statistical predictions of expected revenues. - Size beklenen gelirlerin istatistiksel tahminlerini sağlayabilirim.

gelir
proceeds
gelir
earnings
gelir
gam

As soon as he got home, he began to play a computer game. - O eve gelir gelmez bir bilgisayar oyunu oynamaya başladı.

gelir
receipts
gelir
(Ticaret) earning
gelir
(Ticaret) returns

Water is the principle of all things; all comes from water, and to water all returns. - Su her şeyin anasıdır; her şey sudan gelir, ve suya döner.

gelir
increment
gelir
allowance
gelir
return

Water is the principle of all things; all comes from water, and to water all returns. - Su her şeyin anasıdır; her şey sudan gelir, ve suya döner.

gelir
means

If your boss sacks you, it means you're fired. - Eğer patronun seni kovarsa, bu işten atıldığın anlamına gelir.

Amnesia means loss of memory. - Amnezi, hafıza kaybı anlamına gelir.

gelir
(Ticaret) receipt
gelir
emolument
gelir
revenue expenditure
gelir
takings
gelir
gainings
Gelir
input
gelir
income to
gelir
(Hukuk) earnings, income
gelir
yield
gelir
income, revenue, receits, emolument
gelir
drawings
gelir
rente
gelir
finance
التركية - التركية

تعريف gelirsiz في التركية التركية القاموس.

Gelir
(Hukuk) İRAT
gelir
Bir kimseye veya topluluğa belli zamanlarda, belli yerlerden gelen para, varidat
gelir
Bir ekonomik birimin belli bir süre içinde kazandığı ücret, aylık, kira vb., varidat, irat
gelir
Bir kimseye veya topluluğa belli zamanlarda, belli yerlerden gelen para, varidat: "Saklanan bir gelir vardı ki aç, çıplak kalmıyorlardı."- M. Yesarî
gelir
Bir ekonomik birimin belli bir süre içinde kazandığı para (ücret, aylık, kira vb.), varidat, irat