gelehrte

listen to the pronunciation of gelehrte
ألمانية - التركية
n {gı'le: rtı} r bilgin
bilgin¡
n. r. gı'le: rtı bilgin
alımı
bilginler
alimler
الإنجليزية - التركية

تعريف gelehrte في الإنجليزية التركية القاموس.

scholar
{i} bilgin

O bilgin büyük bir bilimsel keşif yaptı. - That scholar made a great scientific discovery.

O büyük bir siyasetçi ve dahası iyi bir bilgin. - He is a great politician, and, what is more, a good scholar.

scholar
{i} alim

Yarım-doktor seni ve yarım-din alimi inancını öldürür. - A half-doctor kills you and a half-religious scholar kills your belief.

O şimdiye kadar yaşamış olanlar kadar büyük bir alimdir. - He is as great a scholar as ever lived.

scholar
{i} öğrenci

Bu öğrenci zengin değil, o yurtdışında eğitim için bir burs kazandı. - This student isn't rich, he won a scholarship to study abroad.

Eileen çok iyi bir öğrenciydi. O Syracuse Üniversitesinde okumak için bir burs kazandı. - Eileen was a very good student. She earned a scholarship to attend Syracuse University.

scholar
allame
savant
alim
savant
bilgin
scholar
çok bilgili kimse
scholar
tahsilli kimse
scholar
Uzman, mütehassis; belli bir sahada geniş bilgiye sahip olan kişi

A Shakespearean scholar.

savant
{i} hakim
scholar
{i} burslu öğrenci
scholar
{i} mektepli
scholar
{i} bilge
scholar
burslu öğrenci/bilgin
scholar
edebi ilimlerde araştırma yapan kimse
scholar
{i} okumuş kimse
ألمانية - الإنجليزية
savant
scholar
die gelehrte Welt
the world of letters