geändert

listen to the pronunciation of geändert
ألمانية - التركية
değiştirici
modifiye
tadil edilmiş
الإنجليزية - التركية

تعريف geändert في الإنجليزية التركية القاموس.

altered
{s} değiştirilmiş
changed
(İnşaat) değişmiş

Kleopatra'nın burnu daha kısa olsaydı dünyanın bütün yüzü değişmiş olurdu. - If Cleopatra's nose had been shorter, the whole face of the world would have been changed.

O, o kadar değişmiş ki onu tanıyamadım. - She had changed so much that I couldn't recognize her.

changed
değiştirilmiş

Benim e-posta adresim aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. - My e-mail address has been changed as follows.

Belgeler değiştirilmiş gibi görünüyor. - The documents appear to have been changed.

altered
{s} değişmiş

O tamamen değişmiş bir gerçeklik içinde yaşıyor. - He lives in a completely altered reality.

Tom gerçekliğin değişmiş algısından acı çekmiyor. O onun tadını çıkarıyor. - Tom isn't suffering from an altered perception of reality. He's enjoying it.

changed
(Bilgisayar) değiştirildi

E -posta adresim değiştirildi. - My e-mail address has been changed.

Plan ne kadar değiştirildi? - How much has the plan been changed?

altered
değiştirmek
altered
bozulmuş
amended
(Bilgisayar) düzeltildi
changed
(Bilgisayar) değiştirme

Perdeleri değiştirmemden sonra oda farklı görünüyor. - The room looks different after I've changed the curtains.

Büyükannem yaşam tarzını hiçbir zaman değiştirmedi. - My grandmother never changed her style of living.

changed
(Bilgisayar) değişti

O gerçekten son zamandan beri çok değişti. - He's really changed a lot since last time.

Herhangi bir şey değişti mi? - Has anything changed?

modified
(Bilgisayar) değiştirilen
modified
(Bilgisayar) değiştirilme tarihi
altered
{f} değiştir

Tom planlarını değiştirdi. - Tom altered his plans.

O, saçını yapma tarzını değiştirdi. - She has altered the way she does her hair.

changed
değişime uğramış

Tom değişime uğramış bir insan. - Tom is a changed man.

changed
{f} değiştir

Fakat Pepperberg papağan ile çalışmanın daha şimdiden hayvanlara bakmanın şeklini değiştirdiğini söylüyor. - But Pepperberg says working with the parrot has already changed the way of looking at animals.

Karısı olmasaydı , o işini değiştirmezdi. - If it had not been for his wife, he would not have changed his job.

changed
(Bilgisayar) değiştirildiği

Toplantı için zamanın değiştirildiğini düşünüyordum. - I thought the time for the meeting had been changed.

Kanal değiştirildiği için o sinirlendi. - Because the channel was changed he got angry.

altered
{s} diğer
modified
Değişiklik: , Düzeltme