gıdıklanır

listen to the pronunciation of gıdıklanır
التركية - الإنجليزية
ticklish

Tom said that he was really ticklish. - Tom gerçekten gıdıklanır olduğunu söyledi.

Tom said Mary is ticklish. - Tom Mary'nin gıdıklanır olduğunu söyledi.

tickly
gıdıkla
make a cluck
gıdıkla
{f} tickle

I got tickled the other day. - Geçen gün gıdıklandım.

You can't tickle yourself. - Kendini gıdıklayamazsın.

gıdıkla
titillate
gıdıkla
made a cluck
gıdıkla
{f} tickling

Tom asked Mary to stop tickling him. - Tom Mary'den onu gıdıklamaktan vazgeçmesini istedi.

gıdıkla
{f} titillated
gıdıkla
{f} titillating
gıdıkla
cackle