For our children to be safe, please do not enter adult sites.
- Çocuklarımızın güvenliği için, lütfen yetişkin sitelerine girmeyin.
She kept her valuables in the bank for safety.
- Güvenlik için kadın, değerli şeylerini bankada sakladı.
Nothing is foolproof to a talented fool.
- Yetenekli bir aptal için hiçbir şey güvenli değidir.
The system is hardly foolproof.
- Sistem neredeyse hiç güvenli değil.
That child felt secure in his mother's arms.
- O çocuk annesinin kollarında güvenli hissetti.
Many people feel that gold is the most secure investment.
- Birçok kişi, altının en güvenli yatırım olduğunu hissediyor.
Payment systems are delicate and unstable - Cash is safer.
- Ödeme sistemleri narin ve dengesizdir - Nakit daha güvenlidir.
I was feeling confident.
- Ben güvenli hissediyordum.
I don't feel very confident.
- Çok güvenli hissetmiyorum.
Tom is quite dependable, isn't he?
- Tom oldukça güvenli, değil mi?
Tom is dependable, isn't he?
- Tom güvenli, değil mi?
The windows must be secured.
- Pencereler güvenli olmalı.
Tom put on a bullet-proof vest, just to be safe.
- Tom sadece güvenli olması için bir kurşun geçirmez yelek giydi.
For our children to be safe, please do not enter adult sites.
- Çocuklarımızın güvenliği için, lütfen yetişkin sitelerine girmeyin.
When we are praised, we gain confidence.
- Övüldüğümüz zaman güven kazanırız.
Public opinion polls are barometers of confidence in the government.
- Kamuoyu yoklamaları hükümete olan güveni ölçen göstergelerdir.
He will not steal my money; I have faith in him.
- O, benim paramı çalmaz, ona güvenim var.
Never lose faith in yourself. You can do everything you want to do.
- Kendinize olan güveni asla kaybetmeyin... Yapmak istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz.
You can trust John. He will never let you down.
- John'a güvenebilirsin. O seni asla hayal kırıklığına uğratmayacak.
Lawyers and auto mechanics are the people I trust the least.
- Avukatlar ve oto tamircileri en az güvendiğim insanlardır.
You should pay more attention to your own safety.
- Kendi güvenliğine daha fazla dikkat etmelisin.
They tried to swim to safety.
- Onlar güvenle yüzmeye çalıştı.
I hope everyone has arrived safely.
- Herkesin güvenli bir şekilde vardığını umuyorum.
It may safely be said that he is the greatest pianist in the twentieth century.
- Onun yirminci yüzyılda en büyük piyanist olduğu güvenli bir şekilde söylenebilir.
Tom deserves a bit of credit.
- Tom biraz güveni hak ediyor.
Tom obviously deserves credit.
- Tom açıkçası güveni hak ediyor.
Her tears gave more credence to the story.
- Onun gözyaşları hikayeye daha güven verdi.
Americans have lost their trust in Toyota.
- Amerikalılar Toyota'ya olan güvenini kaybettiler.
Tom has absolute trust in Mary.
- Tom'un Mary'ye mutlak güveni var.
I know you can rely on him for transportation.
- Ulaşım için ona güvenebileceğinizi biliyorum.
We can rely on his judgement.
- Biz onun kararına güvenebiliriz.
Tom says I'm too trusting.
- Tom çok güvenen olduğumu söylüyor.
You're running a big risk in trusting him.
- Ona güvenerek büyük bir riske giriyorsun.
Tom was the only one who trusted Mary.
- Tom Mary'ye güvenen tek kişiydi.
Although I trusted the map, it was mistaken.
- Haritaya güvenmeme rağmen o hatalıydı.
Don't worry. You can count on me.
- Merak etme. Bana güvenebilirsin.
You can count on him.
- Ona güvenebilirsiniz.
I can assure you of his reliability.
- Onun güvenirliği konusunda sizi temin ederim.
In other words, reliability is impossible unless there is a natural warmth.
- Diğer bir deyişle, doğal bir sıcaklık olmadığı sürece, güvenilirlik mümkün değildir.
He's a reliable man, you can reckon on him.
- O güvenilir bir adam, ona güvenebilirsin.
Don't lean on your friends for help.
- Yardım için arkadaşlarınıza güvenmeyin.
You can rely upon his being punctual.
- Onun dakik olmasına güvenebilirsin.
He is a man you can rely upon.
- O, güvenebileceğin bir adamdır.
The old woman looked at me with surliness and mistrust.
- Yaşlı kadın bana somurtkanlık ve güvensizlikle baktı.
It is more ignominious to mistrust our friends than to be deceived by them.
- Arkadaşlarımıza güvenmemek onlar tarafından aldatılmaktan daha aşağılayıcıdır.
I looked upon his courage and trusted him.
- Onun cesaretini takdir ettim ve ona güveniyorum.
His courage impressed me enough for me to trust him.
- Onun cesareti ona güvenmem için beni yeterince etkiledi.
I always hear assurances about economic recovery, but I still haven't seen it.
- Ben her zaman ekonomik iyileşme hakkında güvence duyuyorum, ama ben hâlâ onu görmedim.
I've been given assurances.
- Bana güvenceler verildi.