gözleme

listen to the pronunciation of gözleme
التركية - الإنجليزية
pancake

Tom likes maple syrup on his pancakes. - Tom, gözlemelerinde akçaağaç şerbetinden hoşlanır.

I made pancakes for breakfast. - Kahvaltı için gözlemeler yaptım.

waffle

I really need to eat some waffles, stat! - Gerçekten biraz gözleme yemeliyim, derhal!

Yesterday morning I ate a waffle! - Dün sabah bir gözleme yedim!

watch

Mother asked the babysitter to watch the children. - Anne bebek-bakıcısından çocukları gözlemesini rica etti.

I asked her to watch my things. - Eşyalarımı gözlemesini istedim.

watching (someone, something) secretly, spying on; peeping at
watching
observation

Science is based on careful observation. - Bilim, dikkatli gözleme dayanmaktadır.

Empirical data is based solely on observation. - Ampirik veriler yalnızca gözleme dayanır.

monitor

Sir Peter Blake was tragically killed by pirates on the Amazon river in 2001 as he was on a mission to monitor environment change. - Bay Peter Blake çevre değişikliğini gözlemek için bir görevdeyken 2001 yılında Amazon nehrinde korsanlar tarafından feci şekilde öldürüldü.

waiting for, watching out for
watching, observing, observation
observing

Waiting, observing, and keeping silent can avoid many wars. - Beklemek, gözlemek ve sessiz kalmak birçok savaşı önleyebilir.

keeping an eye on, keeping a close watch on
(Gıda) hot cake
monitoring
flatbread
slapjack
gözlemek
watch
gözleme ızgarası
waffle iron
gözlemek
monitor

Sir Peter Blake was tragically killed by pirates on the Amazon river in 2001 as he was on a mission to monitor environment change. - Bay Peter Blake çevre değişikliğini gözlemek için bir görevdeyken 2001 yılında Amazon nehrinde korsanlar tarafından feci şekilde öldürüldü.

gözlemek
miss

Sir Peter Blake was tragically killed by pirates on the Amazon river in 2001 as he was on a mission to monitor environment change. - Bay Peter Blake çevre değişikliğini gözlemek için bir görevdeyken 2001 yılında Amazon nehrinde korsanlar tarafından feci şekilde öldürüldü.

gözlemek
long
gözlemek
wait for
gözlemek
watch over
gözle
(Bilgisayar) watch

One day your life will flash before your eyes. Make sure it's worth watching. - Bir gün hayatın gözlerinin önünde hızla akıp gidecektir. Emin ol, izlemeye değer.

Mother asked the babysitter to watch the children. - Anne bebek-bakıcısından çocukları gözlemesini rica etti.

gözlemek
patrol
gözlemek
eye
tehdit gözleme
(Bilgisayar) threat monitoring
gözle
{f} observing

I'm observing wild birds. - Ben yabani kuşları gözlemliyorum.

Tom was observing the sky with his telescope when he discovered a mysterious new object. - Tom gizemli yeni bir nesne keşfettiğinde teleskobuyla gökyüzünü gözlemliyordu.

gözle
{f} eye

I closed my eyes to calm down. - Sakin olmak için gözlerimi kapattım.

This song is so moving that it brings tears to my eyes. - Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı.

gözle
{f} observed

I noticed I was being observed. - Gözlenmekte olduğumu fark ettim.

He observed many types of creatures there. - Orada bir sürü yaratık çeşidi gözlemledi.

gözle
observe

He observed many types of creatures there. - Orada bir sürü yaratık çeşidi gözlemledi.

Tom likes to observe birds. - Tom kuşları gözlemlemeyi sever.

gözle
{f} surveyed
gözlemek
observe

They like to observe birds. - Kuşları gözlemekten hoşlanırlar.

I'm just here to observe. - Ben sadece gözlemek için buradayım.

gözlemek
watch for
gözlemek
cover
gözlemek
abide
biyo-gözleme
(Biyoloji) biomonitoring
biyolojik gözleme
(Biyoloji) biological monitoring
biyolojik gözleme
(Biyoloji) biologic monitoring
gel-git gözleme
(Çevre) tidal observation
gözle
optical
gözlemek
to watch for, to wait for; to observe
gözlemek
to watch, observe
gözlemek
spy out
gözlemek
to wait for, watch out for
gözlemek
to keep an eye on, keep a close watch on
gözlemek
to watch (someone, something) secretly, spy on; to peep at
gözlemek
spy
gözlemek
sight
gözlemek
await
kuş gözleme
bird-watching
sınır ötesi gözleme
(Hukuk) cross-border observation
التركية - التركية
Sacda veya yağda kızartılan, tatlı veya tuzlu bir hamur işi
Gök bilimi veya meteorolojide özel araçlarla inceleme
Meralarda yağışın toprakla tutulması ve yem üretiminin artırılması amacıyla, 40-50 cm aralıklarla 15-20 cm çapında ve 7-8 cm derinliğinde çukurlar açılması
Meralarda yağışın toprakla tutulması ve yem üretiminin artırılması amacıyla 40-50 cm aralıklarla 15-20 cm çapında ve 7-8 cm derinliğinde çukurlar açılması
Gözlemek işi, tarassut
ince saç ekmeği
bükmece
Gözlemek
(Osmanlı Dönemi) TA'KİB
Gözlemek
gözlemlemek
gözlemek
Korumak, kollamak
gözlemek
İncelemek, araştırmak
gözlemek
Bir şeyin olmasını veya bir kimsenin gelmesini beklemek, intizar etmek
gözlemek
Dikkatle bakmak, tarassut etmek. İncelemek, araştırmak
gözlemek
Koumak, kollamak
gözlemek
Dikkatle bakmak, tarassut etmek
gözlemek
Gizlice bakmak, gözetlemek