Sirkesiz patates kızartması, lütfen.
- French fries without vinegar, please.
Tom ketçaplı patates kızartması yemeği tercih ediyor.
- Tom prefers to eat French fries with ketchup.
Dün Avustralya'da hava o kadar sıcaktı ki Tom küreğin üstünde bir yumurta kızartmayı başardı.
- It was so hot in Australia yesterday that Tom managed to fry an egg on a shovel.
Tom Mary'ye bir Fransız kızartma sundu ve o bir tane aldı.
- Tom offered Mary a French fry and she took one.
Pastayı pişirmek yumurta kızartmaktan çok daha fazla zaman alır.
- Baking a cake takes more time than frying an egg.
Onların işi patatesleri kızartmak.
- Their job is to fry the potatoes.
Dün Avustralya'da hava o kadar sıcaktı ki Tom küreğin üstünde bir yumurta kızartmayı başardı.
- It was so hot in Australia yesterday that Tom managed to fry an egg on a shovel.
Tom bir yumurta kızartıyor.
- Tom is frying an egg.
Biraz Fransız kızartması lütfen.
- Some French fries, please.
Belçikalılar, Fransız kızartmasının Fransız değil, Belçikalı olduğunu iddia ediyorlar.
- Belgians claim that French fries are not French but Belgian.
Dün Avustralya'da hava o kadar sıcaktı ki Tom küreğin üstünde bir yumurta kızartmayı başardı.
- It was so hot in Australia yesterday that Tom managed to fry an egg on a shovel.
Tom Mary'ye bir Fransız kızartma sundu ve o bir tane aldı.
- Tom offered Mary a French fry and she took one.
He's guilty of murder — he's going to fry.