Tom uzun zamandır bir mektup yazmadı.
- Tom hasn't written a letter in a long time.
Uzun zaman önce, burada bir köprü vardı.
- A long time ago, there was a bridge here.
Uzun süre görüşmedik. Ben, işini tekrar değiştirmiş olduğunu duydum.
- Long time, no see. I hear that you've changed your job again.
Onlar uzun süredir burada yaşıyor.
- They have lived here for a long time.