Her gün futbol oynarım.
- I play soccer every day.
Her gün futbol oynarım.
- I play football every day.
Ben günbegün iyileşiyorum.
- I'm getting better every day.
Altın fiyatı günlük olarak dalgalanır.
- The price of gold fluctuates daily.
Gelişme günlük olarak takip edilir ve bir veritabanında saklanır.
- Progress is monitored daily and stored in a database.
O sadece her günkü bir şeydir.
- It's just an everyday thing.
Tom her iki günde bir buraya gelir.
- Tom comes here every other day.
İki günde bir yürüyüşe giderim.
- I go for a walk every other day.
Bana günlük yaşamından bahset.
- Tell me about your everyday life.
En azından günlük konuşmalar yapabilmeyi istiyorum.
- At the very least, I'd like to be able to have everyday conversations.
Meydan okumalar Fadıl'ın gündelik hayatının bir parçasıdır.
- Confrontations are part of Fadil's everyday life.
Gündelik şeylerde güzelliği görmek için bir sanatçı olmak zorunda değilsiniz.
- You do not have to be an artist in order to see the beauty in everyday things.
Hasta her gün iyileşiyordu.
- The patient was recovering daily.
Trafik kazaları her gün olur.
- Traffic accidents happen daily.
Hikaye tüm günlük gazetelerdeydi.
- The story was in all daily newspapers.
Bu bir günlük gazetedir.
- This is a daily newspaper.
O, gün aşırı balık tutmaya gider.
- He goes fishing every other day.
Annem gün aşırı banyo yapar.
- My mother takes a bath every other day.
Bana günlük yaşantından bahset.
- Tell me about your daily life.
Bu bir günlük gazetedir.
- This is a daily newspaper.
O sadece her günkü bir şeydir.
- It's just an everyday thing.
Babam her gün oraya sürmemi istemiyor, o yüzden kiramı ödüyor.
- My dad doesn't want me driving there everyday, so he's paying my rent.
I speak English daily.
- I speak English every day.
... struggled to get to work every day, ...
... I just practiced every day. ...