Onlar benim gerçek ebeveynlerim değil.
- Sie sind nicht meine richtigen Eltern.
Onu ebeveynlerine gösterdin mi?
- Hast du es deinen Eltern gezeigt?
O, anne ve babasının bilgisi olmadan evlendi.
- She got married without her parents knowing it.
Onun anne ve babasına büyük sevgisi var.
- She has a great affection for her parents.
Ebeveynlerinin görüşü onun kazandıklarını aptal bir kıza harcamasıydı.
- His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl.
Onlar her zaman ebeveynlerine itaat etmiyorlar.
- They don't always obey their parents.
Onlar her zaman ebeveynlerine itaat etmiyorlar.
- They don't always obey their parents.
Ebeveynlerinin görüşü onun kazandıklarını aptal bir kıza harcamasıydı.
- His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl.
Ana babasından miras kalan bir apartmana henüz taşındı.
- He just moved into an apartment he inherited from his parents.
Tom hastalıklı bir çocuktu ve ana babası tarafından şımartılmıştı.
- Tom was a sickly child and was mollycoddled by his parents.
My parents keep arguing about stupid things. It's so annoying!
- Meine Eltern streiten sich dauernd wegen Kleinigkeiten. Das regt mich so auf!
You will say and do things your parents said and did, even if you swore you would never do them.
- Du wirst die Dinge sagen und tun, die deine Eltern sagten und taten, selbst wenn du geschworen hast, das nie zu tun.