eğit

listen to the pronunciation of eğit
التركية - الإنجليزية
{f} educated

My very educated mother just showed us nine planets. - Benim çok eğitimli annem az önce bize dokuz gezegeni gösterdi.

Ford was poorly educated. - Ford kötü eğitim gördü.

{f} trained

I trained the dog to do tricks. - Oyun yapması için köpeği eğittim.

He was trained as a lawyer. - O bir avukat olarak eğitildi.

{f} training

I am training hard so that I may win the race. - Ben, yarışı kazanabilirim diye sıkı eğitim yapıyorum.

The training session is scheduled to begin at 4 p.m. - Eğitim oturumunun 16:00'da başlaması planlandı.

educate

You must educate your tongue to distinguish good coffee from bad. - İyi kahveyi kötü kahveden ayırt etmek için dilini eğitmelisin.

My very educated mother just showed us nine planets. - Benim çok eğitimli annem az önce bize dokuz gezegeni gösterdi.

{f} train

It is not easy to train dogs. - Köpekleri eğitmek kolay değil.

If he had trained himself harder at that time, he would be healthier now. - O zaman kendini daha iyi eğitmiş olsaydı, o şimdi daha sağlıklı olacaktı.

{f} schooling

Fadil paid for Layla's schooling. - Fadıl, Leyla'nın eğitimi için ödeme yaptı.

I will have to wait till I finish schooling and start earning money. - Eğitimi bitirinceye ve para kazanmaya başlayıncaya kadar beklemek zorunda kalacağım.

reeducate