I'll do whatever it takes to keep my children in school.
- Çocuklarımı okula devam ettirmek için ne gerekiyorsa yapacağım.
It's difficult to keep traditions in different contexts.
- Gelenekleri farklı bağlamlarda devam ettirmek zordur.
You have to go on without me.
- Bensiz devam etmelisin.
He won't go on to graduate school.
- Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.
By all means. Go ahead.
- Kesinlikle. Devam et.
You should go ahead and do it, just like you said you would.
- Devam etmelisin ve onu yapmalısın, tam yapacağını söylediğin gibi.
You are doing very well. Keep it up.
- Çok iyi yapıyorsun. Devam et.
Go ahead and unwrap your gift.
- Devam et ve hediye paketini aç.
By all means. Go ahead.
- Kesinlikle. Devam et.
Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again.
- Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.
The Cold War continued.
- Soğuk Savaş devam etti.
Tom just kept right on talking.
- Tom hemen konuşmaya devam etti.
He resumed his work after a short break.
- Kısa bir moladan sonra işine kaldığı yerden devam etti.
They resumed walking.
- Onlar yürümeye devam ettiler.
Tom said investigations were continuing.
- Tom soruşturmaların devam ettiğini söyledi.
I see no point in continuing this conversation.
- Bu konuşmaya devam etmenin amacı olmadığını anlıyorum.
Keep going straight through the village.
- Köyün içinden doğru gitmeye devam et.
We gave the first step, now we just have to keep going.
- Biz ilk adımı attık, şimdi sadece devam etmek zorundayız.
The Cold War continued.
- Soğuk Savaş devam etti.
Black Americans continued to suffer from racism.
- Siyah Amerikalılar, ırkçılıktan dolayı acı çekmeye devam ettiler.
He deliberately kept on provoking a confrontation.
- O, kasıtlı olarak bir çatışmayı provoke etmeye devam etti.
He kept on working all the while.
- O,her zaman çalışmaya devam etti.
We've got to keep on struggling.
- Mücadelemizi sürdürmeye devam etmek zorundayız.
It's useless to keep on thinking any more.
- Artık düşünmeye devam etmek işe yaramaz.
Saturday is the pottery class I've been attending since last year.
- Cumartesi geçen yıldan beri devam ettiğim çömlekçilik dersidir.
Poverty prevented him from attending school.
- Yoksulluk onun okula devam etmesini engelledi.