dışla

listen to the pronunciation of dışla
التركية - الإنجليزية
exclude

Others were excluded too, right? - Diğerleri de dışlandı, değil mi?

We cannot exclude feeling from our experience. - Duyguyu tecrübemizden dışlayamayız.

ostracize

Layla was ostracized by society. - Leyla toplum tarafından dışlandı.

I was basically ostracized. - Temel olarak dışlanmıştım.

dışlamak
exclude
dış
exterior
dış
external

That politician is well versed in internal and external conditions. - O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.

Women's faces are often more beautiful when they take their clothes off, for they then stop thinking about their external appearance. - Kadınların yüzü giysilerini çıkardıklarında çoğunlukla daha güzeldir, zira onlar o zaman dış görünüşleri hakkında düşünmekten vazgeçerler.

dış
outer

The outer part of the ear is made of cartilage. - Kulağın dış tarafı kıkırdaktan yapılmıştır.

Storms have abraded the outer layer of paint. - Fırtınalar boyanın dış tabakasını aşındırdı.

dış
extrinsic
dış
outward

A ghost is an outward and visible sign of an inward fear. - Bir hayalet içe dönük bir korkunun dışa dönük ve görünür işaretidir.

Sami's body had no outward sign of visible trauma. - Sami'nin cesedinde hiçbir görünür dış travma işareti yoktu.

dış
foreign

The government was obliged to make changes in its foreign policy. - Hükümet, dış politikasında değişiklikler yapmak zorunda kaldı.

The Foreign Minister was a puppet. - Dışişleri Bakanı bir kuklaydı.

dış
{s} out

I'm going to go out this afternoon. - Bu öğleden sonra dışarıya çıkacağım.

I wish you would shut the door when you go out. - Keşke dışarı çıktığın zaman kapıyı kapatsan.

dış
off

Don't forget to turn off the gas before going out. - Dışarı çıkmadan önce gazı kapatmayı unutmayın.

Be sure to turn off the gas before you go out. - Dışarı çıkmadan önce gazın kapalı olduğundan emin olun.

dış
(Askeri) outlying
dış
outdoor

Tom doesn't play outdoors much. - Tom dışarıda çok oynamaz.

She doesn't get outdoors much. - O, evin dışına fazla çıkmaz.

dış
(Biyokimya) peripheral
dış
(Otomotiv) threat

Both we and the Soviets face the common threat of nuclear destruction and there is no likelihood that either capitalism or communism will survive a nuclear war. - Biz ve sovyetler nükleer yıkımın alışılmış tehditiyle yüz yüzeyiz ve hem kapitalizmin hem komunizmin nükleer bir savaşla mücadele etmesi olasılık dışı.

dış
{s} salient
dış
appearance

Women's faces are often more beautiful when they take their clothes off, for they then stop thinking about their external appearance. - Kadınların yüzü giysilerini çıkardıklarında çoğunlukla daha güzeldir, zira onlar o zaman dış görünüşleri hakkında düşünmekten vazgeçerler.

No matter how we try, it is impossible to distinguish good people from bad people by outward appearances. - Ne yaparsak yapalım, iyi insanları kötü insanlardan dış görünüşlerine bakarak ayırmak imkansızdır.

dışlamak
(deyim) expel from
dışlamak
except
dış
exogenous
dış
outside

Shall we take this outside? - Bunu dışarı götürelim mi?

It is very cold outside. You'll catch a cold without a coat. - Dışarıda hava çok soğuk, ceketsiz üşüteceksin.

dışlamak
Coventry
Dışlamak
blackball
Dışlamak
preclude

Wisdom does not preclude love.

Dışlamak
be ostracised
dış
exteriors
dış
outher
dış
outer appearance; outer covering
dış
superficial
dış
external, outer
dış
offshore
dış
outside, exterior; outer; external; foreign
dış
ecto

Despite medical advances, ectopic pregnancy remains a significant cause of maternal mortality worldwide. - Tıbbi gelişmelere karşın dış gebelik, dünya çapındaki anne ölümlerinin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.

dış
outside, exterior
dış
exo

How many exoplanets have been discovered so far? - Şimdiye kadar kaç tane dış gezegen keşfedildi?

Exoplanets are planets that are outside the solar system. - Ötegezegenler, güneş sistemi dışındaki gezegenlerdir.

dış
(Geometri) circumscribed
dış
without

She went out without saying good-bye. - Hoşça kal demeden dışarı çıktı.

I never go out without buying something. - Ben bir şey satın almadan asla dışarı çıkmam.

dışlamak
to exclude, to externalize, to ostracize
dışlamak
externalize
dışlamak
deport
dışlamak
phil. to exclude
dışlamak
to cast out
التركية - التركية

تعريف dışla في التركية التركية القاموس.

Dışlamak
burunlamak
dış
Görülen, içte bulunmayan yüzey
dış
İki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan
dış
Açık havada geçen sahneleri içine alan çekim
dış
Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı
dış
Bireyin ötesinde bir varlığı olan
dış
Bostanlar, bağlar, sürülmüş tarlalar."- A. Haşim
dış
Yabancı ülkelerle ilgili
dış
Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan
dış
Bir kimsenin görünüşü, durum ve davranışları
dış
Bir konunun kapsamına girmeyen şey
dış
Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı: "Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. Şehrin artık dışındayız
dışlamak
Bir kimse veya bir toplum, bir kimseyi, bir durumu, bir düşünce vb.ni yok saymak, ilgilenmemek
dışlamak
Bir kimse veya bir toplum, bir kimseyi, bir durumu, bir düşünce vb.yi yok saymak, ilgilenmemek