Onun oyunculuğu profesyonel düzeydedir.
 - Her acting is on the level of a professional.
İngilizce düzeyimi yükselteceğim.
 - I'm going to raise my English level.
Tom kolesterol seviyesinin biraz yüksek olabileceğinden endişeliydi.
 - Tom was worried that his cholesterol level might be a little high.
Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
 - While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
Su, deniz seviyesinde 100 santigrat derecede kaynar.
 - Water boils at 100 degrees Celsius at sea level.
Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
 - Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
Tom geçen yılın ders planlarını benimsedi böylece onları bu yılın daha düşük seviyeli öğrencileri için kullanabildi.
 - Tom adapted last year's lesson plans so he could use them with this year's lower level students.