You can do it at your leisure.
- Onu boş zamanınızda yapabilirsiniz.
The busiest people have the most leisure.
- En meşgul insanlar en fazla boş zamana sahiptirler.
Yuriko arranges flowers in her spare time.
- Yuriko boş zamanında çiçekleri düzenler.
Father would often read detective stories in his spare time.
- Babam boş zamanında sık sık polisiye hikayeler okur.
Tom doesn't have much free time.
- Tom'un çok fazla boş zamanı yok.
Tom decided to wait until Mary had some free time.
- Tom Mary'nin biraz boş zamanı oluncaya kadar beklemeye karar verdi.
I go hunting in my leisure time.
- Ben boş zamanımda avlanmaya giderim.
In her leisure time, she enjoys swimming and tennis.
- Onun boş zamanlarında, o yüzme ve tenisin tadını çıkarır.