You can do it at your leisure.
- Onu boş zamanınızda yapabilirsiniz.
I hunt elk in my leisure-time.
- Boş zamanımda Kanada geyiği avlarım.
I play the guitar in my spare time.
- Boş zamanımda gitar çalarım.
Yuriko arranges flowers in her spare time.
- Yuriko boş zamanında çiçekleri düzenler.
Tom doesn't have much free time.
- Tom'un çok fazla boş zamanı yok.
Tom and Mary had way too much free time on their hands.
- Tom ve Mary'nin ellerinde oldukça çok fazla boş zamanı vardı.
I go hunting in my leisure time.
- Ben boş zamanımda avlanmaya giderim.
In her leisure time, she enjoys swimming and tennis.
- Onun boş zamanlarında, o yüzme ve tenisin tadını çıkarır.