To love and to be loved, these are the biggest forms of happiness.
 - Sevmek ve sevilmek, bunlar mutluluğun büyük biçimleridir.
Some people think that advertising is a form of brainwashing.
 - Bazı insanlar reklamın bir beyin yıkama biçimi olduğunu düşünüyorlar.
Things are starting to take shape.
 - İşler biçimlenmeye başlıyor.
The cloud was in the shape of a bear.
 - Bulut, ayı biçimindeydi.
The style of that house is similar to mine.
 - O evin biçimi benimkine benzer.
That is a modern form of superstition.
 - Bu, hurafenin modern bir biçimidir.
Art is the most intense mode of individualism that the world has known.
 - Sanat dünyanın bildiği bireyciliğin en yoğun biçimidir.
They formed themselves into a circle.
 - Kendilerini bir daire halinde biçimlendirdiler.
The manager wants the report rewritten using the new format.
 - Müdür yeni bir biçim kullanarak raporun yeniden yazılmasını istiyor.
What format should I use?
 - Hangi biçimi kullanmalıyım?
I didn't make this decision lightly.
 - Ben bu kararı kolay bir biçimde vermedim.
Kim is dressed in a very attractive manner.
 - Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.
Phone robbery thwarted in unusual manner.
 - Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.
Tom's face is badly bruised.
 - Tom'un yüzü kötü bir biçimde çürük.
I forgot to wear my hat and my face got badly sunburned.
 - Şapkamı giymeyi unuttum ve yüzüm kötü biçimde güneşten yandı.
Bu diskete format atmamalısın.
 - Bu disketi biçimlendirmemelisin.