Kapının tam iç tarafında bir köpek buldum.
- I found a dog just inside the gate.
Biri beni içeri itti.
- Someone pushed me inside.
Evimin içinde iki tane zombi var.
- There are two zombies inside my house.
Mağaranın içerisindeki bütün bu insanları alın.
- Get all these people inside the cave.
Tom evinin içerisinde kim olduğunu biliyordu.
- Tom knew who was inside his house.
Kutunun içindeki neydi?
- What was inside the box?
Tom kemanının bir Stradivarius olduğunu düşündü çünkü Stradivarius adı kemanının içindeki etiketteydi.
- Tom thought his violin was a Stradivarius because the name Stradivarius was on the label inside his violin.
Özünde, hepimiz birbirimize benzeriz.
- We are all alike, on the inside.
Bir köpeğin dışında, bir kitap insanın en iyi arkadaşıdır. Bir köpeğin içinde, okumak için çok karanlıktır.
- Outside of a dog, a book is man's best friend. Inside of a dog, it's too dark to read.
Mektup zarfın içinde.
- The letter is inside the envelope.
Böceklerin organlarının çoğu karınlarındadır.
- Most of a insect's organs are inside its abdomen.
Tom karın kar küresi içine düşüşüne baktı.
- Tom looked at the snow falling inside the snow globe.
İçeride kalmak için çok güneşli.
- It's too sunny to stay inside.
Kapı içeriden kilitliydi.
- The door was locked from the inside.
Tom'a nasıl yardım edeceğimi bilmiyorum ve bu benim içimi mahvediyor.
- I don't know how to help Tom and it's tearing me up inside!
Zaman geçmez ya da gitmez, zaman içimizde kalır.
- Time doesn't pass or go away, time remains inside us.
Mary bir pasta içinde ceza evine bir demir testeresi bıçağını gizlice sokmaya çalıştı.
- Mary tried to smuggle a hacksaw blade into the prison inside a cake.
Kapı sürgüleri içerde.
- The door bolts on the inside.
İçerdeydim, bekliyordum.
- I was inside, waiting.
Tom fırtına geçinceye kadar kanoyu evin içine koymamız gerektiğine karar verdi.
- Tom decided that we should put the canoe inside the house until the storm passed.
Kutuyu açtım ve içine baktım.
- I opened the box and looked inside.
Tekrar içeriye giriyorum.
- I'm going back inside.
Bu lokantada pilav olup olmadığını merak ederek içeriye girdim.
- Wondering if that restaurant had plov, I went inside.
Ev dahili ve harici temizlendi.
- The house was cleaned inside and out.
Eating that stuff will damage your insides.
The car in front drifted wide on the bend, so I darted up the inside to take the lead.
The first pitch is ... just a bit inside.
He's inside, doing a stretch for burglary.
... really easy for you to increase engagement inside ...
... So where we last left off, we were talking about the fact that inside the nucleus of ...