Tom didn't know Mary was seeing someone else.
- Tom Mary'nin başkası ile görüştüğünü bilmiyordu.
They hired someone else for the job.
- İş için başkasını tuttular.
Now the shoe is on the other foot.
- Top şimdi başkasında.
Don't expect others to think for you!
- Başkasının senin yerine düşünmesini bekleme!
We're always somebody else's idiot.
- Her zaman bir başkasının aptalıyız.
This may end up being somebody else's problem.
- Bu belki artık bir başkasının sorunu olmayabilir.
I don't like this. Show me another.
- Bunu sevmedim. Bana bir başkasını göster.
If a tree dies, plant another in its place.
- Bir ağaç ölürse yerinde bir başkası yetişir.
A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
- Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us.
- Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.
Did Jesus walk over water and then turn it into wine? No, that's a different story!
- İsa su üzerinde mi yürüdü ve onu şaraba mı dönüştürdü? Hayır bu başka bir konu!
Am I that much different from everyone else?
- Ben başka herkesten o kadar farklı mıyım?
I have another friend in China.
- Çin'de başka bir arkadaşım var.
It is difficult to translate a poem into another language.
- Bir şiiri başka bir dile çevirmek zordur.
By other's faults wise men correct their own.
- Akıllı insanlar başkalarının hatalarıyla kendi hatalarını düzeltirler.
I had no other choice.
- Başka seçeneğim yoktu.
Tom sat alone in the otherwise empty room.
- Tom başka boş odada tek başına oturdu.
Now that I am a teacher, I think otherwise.
- Mademki ben bir öğretmenim, başka türlü düşünüyorum.
I don't have any other hobbies besides football.
- Futbol dışında başka hiçbir hobim yoktur.
Was there anybody else besides Tom?
- Tom'dan başka orada kimse var mıydı?
It's none other than Tom!
- O, Tom'dan başkası değil.
The little girl never smiles at anyone other than Emily.
- Küçük kız, Emily'den başkasına asla gülümsemez.
There was nothing but an old chair in the room.
- Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu.
The girl did nothing but cry.
- Kız ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
I won't answer any more questions right now.
- Şimdi başka sorulara cevap vermeyeceğim.
I don't want any more surprises.
- Başka sürprizler istemiyorum.
Time is more precious than anything else.
- Zaman başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
Good health is more valuable than anything else.
- İyi sağlık başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
Apart from his parents, no one knows him very well.
- Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
Apart from Barack Obama, all US presidents were white.
- Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.
Tom didn't know what else to do.
- Tom başka ne yapacağını bilmiyordu.
Tom doesn't know what else to do.
- Tom başka ne yapacağını bilmiyor.
They had no alternative but to retreat.
- Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.
We have no alternative but to work.
- Çalışmaktan başka alternatifimiz yok.
Any further comment is redundant.
- Daha başka yorum lüzumsuzdur.
Do you have any further questions to ask?
- Soracak başka sorunuz var mı?
Apart from Barack Obama, all US presidents were white.
- Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.
Apart from my sister, my family doesn't watch TV.
- Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.
We had no choice except to put up with it.
- Ona katlanmaktan başka seçimimiz yoktu.
I know nothing except that she left last week.
- Geçen hafta ayrıldığından başka bir şey bilmiyorum.
Nothing but peace can save the world.
- Barıştan başka hiçbir şey dünyayı kurtaramaz.
Save your long-winded explanations for someone else.
- Kabak tadı veren açıklamalarını başka biri için sakla.