Not every lamp is magic.
- Her lamba büyülü değildir.
The magician's tricks surprised us.
- Büyücünün hileleri bizi şaşırttı.
There is sorcery behind this, said a sinister voice coming from the crowd.
- Kalabalıktan gelen uğursuz bir ses Bunun arkasında büyücülük var dedi.
Her beauty cast a spell over him.
- Onun güzelliği onu büyüledi.
Tom had a coughing spell.
- Tom'un öksürük büyüsü vardı.
They were all charmed by her song.
- Onların hepsi onun şarkısı tarafından büyülendi.
Paris has a great charm for Japanese girls.
- Paris Japon kızları için büyük bir cazibeye sahiptir.
Studying languages is my biggest fascination and hobby.
- Dil öğrenmek benim en büyük tutkum ve hobimdir.
You need several wizards to enchant the necklace.
- Kolyeyi büyülemek için birkaç sihirbaza ihtiyacın var.
I'm not enchanting their children.
- Ben onların çocuklarını büyülemiyorum.
The pentagram is an important symbol in witchcraft.
- Beş köşeli yıldız büyücülükte önemli bir semboldür.
She liked to read about witchcraft.
- O, büyücülükle ilgili şeyler okumayı seviyordu.
Tom is a practitioner in the black arts.
- Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.
Where in Japan did you grow up?
- Japonya'da nerede büyüdünüz?
You must not smoke till you grow up.
- Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.
Sandra has grown up to be a beautiful woman.
- Sandra büyüdüğünde güzel bir kadın oldu.
His children have grown up.
- Onun çocukları büyüdü.
He is going to be a doctor when he grows up.
- O, büyüdüğünde doktor olacak.
You must not smoke till you grow up.
- Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.
I don't believe in spells and charms.
- Büyülere ve cazibelere inanmıyorum.
Tom has a lot of dizzy spells.
- Tom'un birçok baş döndürücü büyüleri vardır.
Tom is a practitioner in the black arts.
- Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.
She's a glamorous girl.
- O büyüleyici bir kız.
There's a big bottle of aspirin in the medicine cabinet.
- Ecza dolabında büyük bir şişe aspirin var.
Grandmother believes that Chinese medicines are the best.
- Büyükanne, Çin ilaçlarının en iyi olduğuna inanıyor.
Great artists have no country.
- Büyük sanatçıların vatanı yoktur.
John grew up to be a great artist.
- John büyük bir sanatçı oldu.