The police couldn't find any footprints outside Tom's bedroom window.
 - Polisler Tom'un yatak odası penceresinin dışında herhangi bir ayak izi bulamadılar.
Football originally meant a game played with a ball on foot - unlike a game played on horseback, such as polo.
 - Polo gibi at sırtında oynanılan bir oyunun aksine futbol aslında ayakla oynanılan bir top oyunu demekti.
The conclusion reached by a study is People who think their feet are smelly, have smelly feet; people who think they aren't, don't.
 - Bir çalışma ile ulaşılan sonuç ayaklarının pis koktuğunu düşünen insanların kötü kokan ayakları vardır; ayaklarının kötü kokmadığını düşünen insanların yoktur.
Your feet are swollen because your shoes are too small.
 - Ayakkabıların çok küçük olduğu için ayakların şişmiş.
I don't want to step on Tom's toes.
 - Tom'un ayak parmaklarına basmak istemiyorum.
Don't step on my toes.
 - Ayak parmaklarıma basmayın.
Tom sat on the pier, dangling his feet in the water.
 - Tom ayaklarını suya sarkıtarak iskelede oturdu.
Tom sat on the pier with his feet in the water.
 - Tom ayakları suda iskelede oturdu.
I heard that they discovered the footprints of an abominable snowman in the Himalayan mountains.
 - İğrenç bir kardan adamın ayak izlerini Himalaya dağlarında keşfettiklerini duydum.
I heard that footprints of an abominable snowman were found in the Himalayan mountains.
 - İğrenç bir kardan adamın ayak izlerinin Himalaya dağlarında bulunduğunu duydum.
The train was so crowded that we were obliged to stand all the way to Osaka.
 - Tren o kadar kalabalıktı ki Osaka'ya giden bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda bırakıldık.
I'm worn out, because I've been standing all day.
 - Bütün gün ayakta durduğum için yoruldum.
The shoe fell off the horse's hoof.
 - Ayakkabı atın toynağına düştü.
She sat down and crossed her legs.
 - Oturdu ve ayak ayak üstüne attı.
Throw away the chairs whose legs are broken.
 - Ayakları kırık sandalyeleri at.