Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere.
- You are living a dream, and the dream is about to end.
Öyle sona ermek zorunda değildi.
- It didn't have to end like that.
Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı.
- He tried in vain to put an end to their heated discussion.
Tom buna bir son vermek istiyor.
- Tom wants to end this.
Onlar sadece İngiliz egemenliğini sona erdirmek için savaştılar.
- They had just fought a war to end British rule.
Japonya, Kore için herhangi bir Rus tehdidini sona erdirmek istiyordu.
- Japan wanted to end any Russian threat to Korea.
O, Avustralya'da yaşamaya isteklidir.
- She is eager to live in Australia.
Avustralya, Japonya'dan yaklaşık yirmi kat daha büyüktür.
- Australia is about twenty times larger than Japan.
O, filmin bitiminde çok farklı.
- She's very different at the end of the movie.
Oyunun bitimiyle birlikte müthiş bir sevince büründük.
- As soon as the game ended, we became overjoyed.
Saat kaçta dersiniz biter?
- At what time does your class end?
Ne yazık ki, gıda malzemeleri, kış sonundan önce bitti.
- Unfortunately, the food supplies gave out before the end of winter.
İyi başlayan iyi biter.
- A good beginning makes a good ending.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
- He tried to kill himself but it ended in failure.
He took the wrong bus by mistake.
- Er nahm aus Versehen den falschen Bus.
I took your umbrella by mistake.
- Ich habe aus Versehen deinen Schirm genommen.