as recently as

listen to the pronunciation of as recently as
الإنجليزية - التركية
olarak son zamanlarda
only
sırf
only
yalnızca

Ödevini yaptın mı? Toplantı yalnızca iki gün sonra. - Did you do your homework? The meeting is only two days away.

Yalnızca kütüphanede çalışırım. - I only study in the library.

only
sadece

Etli pilav sekiz yuan. Vejetaryen pilav sadece dört yuan. - The pilaf with meat is eight yuan. The vegetarian pilaf is only four yuan.

Etli pilav sekiz yuan. Vejetaryen pilav sadece dört yuan. - The pulao with meat is eight yuan. The vegetarian pulao is only four yuan.

only
sade

Sadece birkaç kişi beni anladı. - Only a few people understood me.

Etli pilav sekiz yuan. Vejetaryen pilav sadece dört yuan. - The pilaf with meat is eight yuan. The vegetarian pilaf is only four yuan.

only
yalnız

Yalnızca kütüphanede çalışırım. - I only study in the library.

Partide yalnızca altı kişi vardı. - Only six people were present at the party.

only
{s} biricik

Sen onun biricik arkadaşıydın. - You were his only friend.

O, biricik oğlunu gömdü. - She has buried her only son.

only
{s} bir tek, eşsiz, biricik, yegâne. z
as as
kadar
only
bağlaç bir tek
only
safi
only
bir tek

Bir tek ben mi partiye gideceğim? - Will I be the only one going to the party?

Sorun sadece bir tek şekilde yorumlanabilir. - The question can only be interpreted a single way.

only
ne var ki
only
{s} ancak

Ancak, sadece insan topluluğunun bir iletişim aracı olarak sözlü dili vardır. - However, only the human community has verbal languages as a means of communication.

Zürih'ten Boston'a uçmak sekiz saat sürer, ancak dönüş için sadece altı. - It takes eight hours to fly from Zurich to Boston, but only six for the return trip.

only
ama

Onun hayattaki tek amacı zengin olmaktı. - Her only purpose in life was to get rich.

İstasyona aceleyle gittik, ama treni kaçırdık. - We hurried to the station only to miss the train.

only
bağlaç bundan başka
only
daha

Biraz daha sabırlı olsaydın, bulmacayı yapabilecektin. - You'd be able to do the puzzle if only you had a little bit more patience.

Tom'un Boston'da sadece bir gecesi daha var. - Tom has only one more night in Boston.

only
(bağlaç) yalnız, ama, fakat
الإنجليزية - الإنجليزية
only
as recently as

    الواصلة

    as re·cent·ly as

    التركية النطق

    äz risınli äz

    النطق

    /ˈaz ˈrēsənlē ˈaz/ /ˈæz ˈriːsənliː ˈæz/

    فيديوهات

    ... recently as in the '90s, when, as I recall, ...
المفضلات