O bir iş arkadaşını arabayla götürdü.
- She gave a lift to a co-worker.
Tom bir grup iş arkadaşıyla dışarı çıktı.
- Tom went out with a group of co-workers.
İkisi benim iş arkadaşımdır.
- Both are my colleagues.
Git ve iş arkadaşımla konuş.
- Go and speak to my colleague.
Dan testeresi ile bir meslektaşını ciddi biçimde yaraladı.
- Dan seriously injured a co-worker with his chainsaw.
O gerçekten çok çalışıyor ve onun meslektaşları bunun için ona saygı duyuyor.
- He works really hard, and his co-workers respect him for it.
İspanya'da bir meslektaşımız var.
- We have a colleague in Spain.
Meslektaşı yurtdışındaki birime tayin edildi.
- His colleague was transferred to an overseas branch.
Tom ve ben ruh arkadaşlarıyız.
- Tom and I are soul mates.
Tom yirmi altı yaşındayken hayat arkadaşı Mary'yle tanıştı.
- Tom met his life mate, Mary, at the age of twenty six.
Planı iş arkadaşlarıyla birlikte yaptı.
- He made the plan along with his colleagues.
Git ve iş arkadaşımla konuş.
- Go and speak to my colleague.