I would like to request a short recess.
- Ben kısa bir ara rica etmek istiyorum.
The judge called for a recess of two hours.
- Yargıç iki saat ara verdi.
The thief used a screwdriver to break into the car.
- Hırsız arabaya girmek için bir tornavida kullandı.
She spoke for 30 minutes without a break.
- O, ara vermeden 30 dakika boyunca konuştu.
Leave a space between the lines.
- Satırlar arasında bir boşluk bırak.
Between space and time.
- Uzay ve zaman arasında.
You can search words, and get translations. But it's not exactly a typical dictionary.
- Sözcükleri arayabilir ve çevirileri alabilirsiniz. Ama o, tam olarak tipik bir sözlük değildir.
She searched for her granddaughter who had been taken away.
- O kaçırılan torununu aradı.
The meetings were held at intervals.
- Toplantılar belli aralıklarla gerçekleştirildi.
Buses are running at 20 minute intervals.
- Otobüsler 20 dakikalık aralıklarla çalışıyor.
There is a generation gap between them.
- Onlar arasında kuşak farkı var.
The gap between them has narrowed.
- Onlar arasındaki aralık daraldı.
They sought shelter from the rain.
- Yağmurdan dolayı sığınak aradılar.
He immediately sought a response.
- Hemen bir cevap aradı.
Let's take time out to elaborate a strategy.
- Bir stratejiyi özenle hazırlamak için ara verelim.
In the interim, please send all communications to Tom.
- Ara sıra lütfen tüm iletileri Tom'a gönderin.
The police promised Tom that they would look for his daughter.
- Polis Tom'a onun kızını arayacağına söz verdi.
Why don't you look for Tom?
- Niçin Tom'u aramıyorsun?
Make no mistake: we do not want to keep our troops in Afghanistan. We seek no military bases there.
- Yanlış yapmak yok: Biz birliklerimizi Afganistan'da tutmak istemiyoruz. Biz orada askeri üs aramıyoruz.
Everybody has the right to seek happiness.
- Herkesin mutluluk arama hakkı vardır.
Motorists must leave at least a metre-wide buffer when passing cyclists.
- Motorlu araç kullananlar, bisikletlileri geçerken en az bir metre emniyet mesafesi bırakmak zorundalar.
I don't see any relation between the two problems.
- O iki problem arasında herhangi bir yakınlık görmüyorum.
We must maintain the friendly relations between Japan and the U.S.
- Japonya ve ABD arasındaki arkadaşça ilişkileri sürdürmeliyiz.
The human eye is blind to nearly the entire electromagnetic spectrum, except for the very narrow range of light that falls in what we call the visible range.
- İnsan gözü görülebilir aralık dediğimiz çok dar ışık aralığı hariç neredeyse tüm elektromanyetik spektrum için kördür,
In the summer, the temperature ranges from thirty to forty degrees Celsius.
- Yazın, sıcaklık otuzla kırk santigrat arasında değişkenlik gösterir.
A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
- Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
A car stopped at the entrance.
- Girişte bir araba durdu.
There is only a marginal difference between the two.
- İkisi arasında sadece marjinal bir fark var.
This car dealership has very thin profit margins.
- Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.
It took me an hour and a half to get there by car.
- Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı.
Let's meet halfway between your house and mine.
- Senin evinin ve benimkinin arasında orta noktada buluşalım.
Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs.
- Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.
Tom is the legal owner of this piece of land.
- Tom bu arazinin yasal sahibidir.
Tom's car is parked in the middle of the road.
- Tom'un arabası yolun ortasında park edilmiş.
The car stopped in the middle of the road.
- Araba yolun ortasında istop etti.
The car went out of control and pitched headlong into the river.
- Araba kontrolden çıktı paldır küldür nehre düştü.
The U.S. Secretary of State is trying to broker a ceasefire between the warring parties.
- ABD Dışişleri Bakanı, savaşan taraflar arasındaki ateşkes konusunda aracılık yapmaya çalışıyor.
There were Jews in Arab countries before the partition of Palestine.
- Arap ülkelerinde Filistin'in bölünmesinden önce Yahudiler vardı.
Please put a comma between the two main clauses.
- Lütfen iki ana cümlenin arasına virgül koyun.
Do you know how to use these command line tools?
- Bu komut satırı araçlarının nasıl kullanılacağını biliyor musunuz?
Meanwhile, I want to draw your attention to a point.
- Bu arada, bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum.
Meanwhile, you can stay with us.
- Bu arada, bizimle kalabilirsin.
I hear you're on bad terms with Owen.
- Owen'la aranızın iyi olmadığını duydum.
They're on good terms with their neighbors.
- Onların komşularıyla arası iyi.
Please bring your intermediate examination certificate with you to the first day of class.
- Lütfen ara sınav belgesini sınıfın ilk gününe kadar yanınızda getirin.
When is the intermission?
- Perde arası ne zaman?
Call me this afternoon.
- Bu öğleden sonra beni ara.
Arriving at the airport, I called her up.
- Havaalanına vardığımda onu aradım.
Tom spent the whole evening searching the Web for photos of famous people.
- Tom bütün akşamı ünlü kişlerin fotoğrafları için Web'i araştırmakla geçirdi.
All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region.
- Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.
My fingers pronounce every word, every pause and every accent.
- Benim parmaklarım her sözcüğü telâffuz eder, her aralık ve her aksan.
Let's take a pause. I cannot continue any longer.
- Bir ara verelim! Daha fazla devam edemem.
You should look up this word.
- Bu kelimeyi aramalıyız.
You should look up that word.
- O kelimeyi sözlükte aramalısın.
I came here seeking justice.
- Buraya adalet aramak için geldim.
Martin Luther King spent his life seeking justice.
- Martin Luther King hayatını adalet arayarak geçirdi.
In the case of fire, dial 119.
- Yangın durumunda, 119'u arayın.
Could you dial for me? The telephone is too high.
- Benim için arar mısın? Telefon çok yüksekte.
Do not search for people's weaknesses, but for their strengths.
- İnsanların zayıf yönlerini araştırmayın ama güçlü yönlerini araştırın.
They did not have time to search for it.
- Onu aramak için zamanları yoktu.
She can't put together three words in Spanish, and she claims she's intermediate.
- İspanyolca üç kelimeyi bir araya getiremiyor, ve orta düzey olduğunu iddia ediyor.
Please bring your intermediate examination certificate with you to the first day of class.
- Lütfen ara sınav belgesini sınıfın ilk gününe kadar yanınızda getirin.
It was raining all day long without intermission.
- Ara vermeden bütün gün boyunca yağmur yağıyordu.
When is the intermission?
- Perde arası ne zaman?
Interpreters mediate between different cultures.
- Çevirmenler farklı kültürler arasında aracılık ederler.
He mediated between the two parties.
- O iki parti arasında aracılık yaptı.
We're still checking into it.
- Onu hâlâ araştırıyoruz.
The rough terrain checked the progress of the hikers.
- Engebeli arazi yürüyüşçülerin ilerlemesini frenledi.
Snorri Sturluson's stories tells, among other things, how Christianity was spread in Norway by force.
- Snorri Sturluson'un hikayeleri diğer şeylerin arasında Hristiyanlığın Norveç'te nasıl zorla yayıldığını anlatır.
Buying such an expensive car is out of the question.
- Böylesine pahalı bir araba almak söz konusu değil.
I called you because I need to ask you a question.
- Seni aradım çünkü sana bir soru sormam gerekiyor.
Tom is always spacing out in class.
- Tom her zaman derse ara veriyor.
Every now and then, I play tennis for recreation.
- Ara sıra eğlence için tenis oynarım.
Sometimes he drives to work.
- O bazen işe arabayla gider.
Do you know how to drive a car?
- Nasıl araba süreceğini biliyor musun?
I heard that the distance between Tokyo and Osaka is about 10 km.
- Tokyo ve Osaka arasındaki mesafe yaklaşık 10 kilometreymiş diye duydum.
Scientists can easily compute the distance between planets.
- Bilimciler gezegenler arasındaki uzaklıkları kolayca hesaplayabilir.