Onun argümanı mantıklı idi.
- His argument was logical.
Argüman eksiklerle doludur.
- The argument is full of holes.
İlk mavi kotlar1853'te piyasaya çıktı.
- In 1853, the first blue jeans came out.
Gök bugün mavi, bulutsuz.
- The sky today is blue, without a cloud.
Avukat savunmada niçin kaybetti?
- Why did the lawyer lose in the argument?
Bir sebebe zarar vermenin en haince yolu kasten yanlış görüşleri savunmaktan oluşur.
- The most perfidious way of harming a cause consists of defending it deliberately with faulty arguments.
Benim tartışmayı destekleyecek adil bir miktar bilimsel veriyi sıralayacağım
- I will marshal a fair amount of scientific data to support my argument.
Ben, bu tartışmada onların yanında yer aldım.
- I took sides with them in the argument.
Savaş için bir kanıt sundu.
- He presented an argument for the war.
Bu iddia, söz sanatından başka bir şey değil.
- This argument is nothing more than rhetoric.
Onun iddiası gerçeklere dayalı değildi.
- Her argument was not based on facts.
Bir anlaşmazlığımız olduğunda, neden her zaman bu kadar şahsi algılıyorsun?
- Why do you always have to get so personal when we have an argument?
Tartışma kavga ile sona erdi.
- The argument ended in a fight.
Sana katılıyorum, o yüzden bu kadar kavgacı olmaya gerek yok.
- I agree with you, so there's no need to be so argumentative.
Görüşün gerçeğe dayalı değil.
- Your argument is not based in reality.
Yeni bir görüş sunuldu.
- A new argument was presented.
Uyuşturucu ile ilgili suçlar konusunda Doyle'nin çalışmasında sunulan argüman bir beyaz kağıt olarak ilk kez yayımlandı.
- The argument presented in Doyle's study was first published as a white paper on drug-related crimes.
O tartışmayı yaptığımızdan beri Tom benimle konuşmadı.
- Tom hasn't talked to me since we had that argument.
Bu bilgi savunma için önemsizdir.
- This data is immaterial to the argument.
Bir sebebe zarar vermenin en haince yolu kasten yanlış görüşleri savunmaktan oluşur.
- The most perfidious way of harming a cause consists of defending it deliberately with faulty arguments.
Evimi maviye boyamak istemiyorum.
- I don't really want to paint my house blue.
Mary arabasını parlak maviye boyamak istiyor.
- Mary wants to paint her car bright blue.
Biraz mavi boyaya ihtiyacım var.
- I need some blue paint.
Tom beyaz halı üzerine mavi boya kutusunu döktü.
- Tom spilled the can of blue paint on the white carpet.
Bugün biraz keyifsiz hissediyorum.
- I'm feeling a little blue today.
Pazartesi günleri her zaman keyifsizim.
- I always feel blue on Mondays.
... a pretty good argument. ...
... emulated success. And what is not in doubt is that competition, argument, debate, trial ...