Tom kalabalığın arasından ilerledi.
- Tom made his way through the crowd.
Biz yoğun çalılıkların arasından yürüdük.
- We walked through thick bushes.
İki çocuk araziyi baştan başa dolaştı.
- The two boys traveled throughout the land.
Orman yangını dikkatsizlik yüzünden oldu.
- The forest fire occurred through carelessness.
Bir grup kentin içinden geçit açtı.
- A band led the parade through the city.
Nehir ormanın içinden kıvrılarak gitmektedir.
- The river winds through the forest.
Sen tamamen ödevlerin aracılığıyla mısın?
- Are you completely through with your homework?
O tamamen Amerikalıdır.
- He's American through and through.
O direkt gözyaşları ile cevap verdi.
- She answered through tears.
İspanya'dan Parise Pirene'leri bir uçtan bir uca yürüdüm.
- I hiked through the Pyrenees from Spain to Paris.
Genetik mühendisliği sayesinde, mısır kendi böcek ilaçlarını üretir.
- Through genetic engineering, corn can produce its own pesticides.
O çok çalışma sayesinde bir servet yaptı.
- He has made a fortune through hard work.
Adam Tom'a baktı, sonra sahne kapısından dışarı karanlık Londra caddesine doğru gözden kayboldu.
- The man looked at Tom, then vanished through the stage door out into the dark London street.
Denizaltı yüzeye doğru ince bir buz tabakasını yarıp geçmek zorunda kaldı.
- The submarine had to break through a thin sheet of ice to surface.
Sincap güç kablosunu baştan sona çiğnedi.
- The squirrel chewed through the power cable.
Sadece bunu baştan sona konuşalım.
- Let's just talk this through.