açmaz

listen to the pronunciation of açmaz
التركية - الإنجليزية
dilemma, impasse, difficult matter
slang trick
line delivered by a straight man as a setup for a joke
chess, checkers difficult position
(satranç) difficult position; impasse, dead end
(Hukuk) stalemate
deadlock
dead end
blind alley
difficult position
toughie
hungry

Many people in the world are hungry. - Dünyada birçok insan açtır.

You can't be hungry. You had a snack a few minutes ago. - Aç olamazsın. Birkaç dakika önce abur cubur yedin.

açmaz halatı
(Denizcilik) Breast line
açmaz oynamak
slang to pull a fast one (in a game)
açmaz yapmak
slang 1. to invite criticism. 2. to play a trick
hunger

My stomach is clenched with hunger. - Midem açlıktan yapıştı.

Because of hunger and fatigue, the dog finally died. - Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.

(Tıp) fast

He who uncovers the most dies the fastest. - Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.

Keep your eyes open, it's going to happen fast. - Gözlerinizi açık tutun, hızlı olacak.

(Bilgisayar) open it
(Bilgisayar) draw

Tom spent fifteen minutes trying to pry open the drawer with a crowbar, but he couldn't get it opened. - Tom çekmeceyi bir levye ile kaldırarak açmaya çalışarak on beş dakika harcadı fakat onu açamadı.

Tom unlocked the drawer. - Tom çekmecenin kilidini açtı.

(Bilgisayar) bloom

The roses are in bloom. - Güller çiçek açmışlar.

Tulips will bloom soon. - Laleler yakında çiçek açacaklar.

unseal
unveil

The automaker will unveil its new line of sports cars tomorrow. - Otomobil üreticisi yarın spor arabaların yeni çizgisini açıklayacak.

At the inauguration ceremony a plaque was unveiled in honor of the founder. - Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.

switch on

Tom stood at the door, flipping the light switch on and off. - Tom kapıda durdu, ışık anahtarının açık ve kapalı olmasına baktı.

May I switch on the light? - Işığı açabilir miyim?

unfold

Tom unfolded the letter and read it. - Tom mektubu açtı ve onu okudu.

Tom opened the envelope, pulled out the letter and unfolded it. - Tom zarfı açtı, mektubu çıkardı ve onu açtı.

{f} unsealed
unwind
{f} open

Don't open this door, please. - Bu kapıyı açma, lütfen.

Twitter loves open source. - Twitter, açık kaynağı sever.

turn on

It's very warm. Shall I turn on the air conditioner? - Burası çok sıcak. Klimayı açayım mı?

Could you turn on the light please? - Lütfen ışığı açar mısınız?

decompress
{f} unfurled
{f} opening

Do you mind opening the window? - Pencereyi açar mısın?

Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout. - Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.

unpin
roll out
famished

Tom seemed to be famished. - Tom çok aç görünüyordu.

Tom said that he was famished. - Tom Mary'nin çok aç olduğunu söyledi.

unfurl
{f} opened

The door opened automatically. - Kapı otomatik olarak açıldı.

I sat back in the armchair and opened the book. - Ben, koltukta yaslandım ve kitabı açtım.

tune in on
unpack

I should finish unpacking. - Paketi açmayı bitirmeliyim.

Tom is in the other room, unpacking boxes. - Tom diğer odada kutuları açıyor.

clear off
uncover

He who uncovers the most dies the fastest. - Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.

We uncovered this arcane. - Biz bu gizemi açığa çıkardık.

disclose

No financial details were disclosed. - Hiçbir mali ayrıntı açıklanmadı.

He disclosed his intentions. - O evlenme niyetini açıkladı.

{f} switching on
power on
rol out
turn#on
expose

Fadil exposed his dark secret. - Fadıl karanlık sırrını açıkladı.

Tom lifted up his shirt and exposed his belly. - Tom gömleğini yukarı kaldırdı ve karnını açtı.

power#on
ikili açmaz
Binary opposition
greedy, covetous, insatiable
hollow
ravenous
hungry, empty, peckish; greedy, covetous haris
esurient
hungry person
needing to eat
greedy for
covetous; greedy
rollout
{s} unfed
peckish
unstop
uncap
starveling
unwreathe
unlock

Tom unlocked the drawer. - Tom çekmecenin kilidini açtı.

Tom unlocked the front gate. - Tom ön kapının kilidini açtı.

{s} covetous
turnon
{s} empty

Tom opened the trunk and found it empty. - Tom bagajı açtı ve onu boş buldu.

I opened the box, but it was empty. - Kutuyu açtım fakat o boştu.

untuck
meld
unbar
unroof
switchon
untwist
unbolt
unmuffle
unclog

Can you unclog the toilet? - Sen tuvaletteki tıkanıklığı açabilir misin?

It's possible that Tom doesn't know how to unclog a sink. - Tom'un lavaboyu nasıl açacağını bilmemesi mümkündür.

unscrew

Tom unscrewed the cap and handed the jar to Mary. - Tom kapağı açtı ve kavanozu Mary'ye uzattı.

التركية - التركية
Karşısındakine bir nükte veya tekerleme söyleme kolaylığını veren söz
İçinden zor çıkılır durum
Tuluatta karşısındakine bir nükte veya tekerleme söyleme kolaylığını veren söz
Satranç oyununda şahıkoruyan taşlardan birinin yerinden oynatılmama sıdurumu
Satranç oyununda şahı koruyan taşlardan birinin yerinden oynatılmaması durumu
açmaz halatı
Gemilerin limana bağlanması ve sahilden esecek rüzgârla rıhtımdan uzaklaşmaması için kıyıya dikine bağlanan halat
Yiyecek bulamayan
Gözü doymaz, haris
Çok istekli, çok hevesli
Yemek yeme gereksinimi olan veya yemesi gereken, tok karşıtı: "Aç ne yemez, tok ne demez."- Divanü Lügati't - Türk
Gözü doymaz, haris. Çok istekli, hevesli
Yemek yeme ihtiyacı olan veya yemesi gereken, tok karşıtı
Karnı doymamış olarak: "Ben aç yattım mı kötü kötü rüyalar görürüm nedense."- O. Kemal
Yiyecek bulamayan kimse: "Ben hem öksüzüm, hem yetimim, hem de tam 23 saattir açım."- Y. K. Karaosmanoğlu
Karnı doymamış olarak