Ölüm hiçbir şeydir. Onun yerine yaşayarak başla - sadece daha zor değil fakat aynı zamanda daha uzundur.
 - Dying's nothing. Start instead by living - not only is it harder, but it's longer as well.
Bu gelişme aynı zamanda kimya sanayi üzerinde de gittikçe daha büyük bir gölge düşürüyor.
 - This development is casting a larger and larger shadow over the chemical industry as well.
Keşke hala eskiden olduğu gibi yüzebilsem.
 - I wish I could still swim as well as I used to.
Burnum gerçekten büyük ve ayrıca çarpık.
 - My nose is really big, and it's crooked as well.
Mary mükemmel bir Fransızca biliyor. Ayrıca akıcı Almanca da biliyor.
 - Mary speaks perfect French. She speaks fluent German as well.
Ne var ki aksi de her zaman doğrudur.
 - And yet, the contrary is always true as well.
Kimse bunu benim yapabildiğim kadar iyi yapamaz, Tom bile.
 - Nobody can do that as well as I can, not even Tom.
Kimse bunu benim kadar iyi yapamaz, Tom bile
 - Nobody can do that as well as me, not even Tom.
I may as well have a look.
I may as well have a look.