Sami hayatını milyon dolarlık anlaşmaları kontrol ederek geçirdi.
- Sami spent her life controlling million-dollar deals.
Duygularımı kontrol etmekte zorlanıyorum.
- I have trouble controlling my emotions.
Öfkemi kontrol etmekte zorlanıyorum.
- I have trouble controlling my anger.
Pilot, uçağı kontrol ederken zorluk yaşadı.
- The pilot was having trouble controlling the aircraft.
Polis kalabalığı kontrol ediyordu.
- The police were controlling the crowd.
Öfkemi kontrol etmekte zorlanıyorum.
- I have trouble controlling my anger.
Öfkenizi kontrol etmekte bir sorununuzun olduğunu söylemek adil olur mu?
- Would it be fair to say you have a problem controlling your anger?
Oliver ebeveynleri Tom ve Mary'nin kurallar koymadığını ya da onun nerede olduğunu izlemediklerini düşündü.
- Oliver thought that his parents, Tom and Mary, weren't setting rules or monitoring his whereabouts.
Tom bir idari müdür olarak atandı.
- Tom has been appointed administrative director.
Onlar Tom'u idari müdür olarak atadı.
- They appointed Tom administrative director.