The privilege is reserved exclusively for women.
- Ayrıcalık özel olarak kadın için ayrılmıştır.
This is a very exclusive club.
- Bu çok özel bir kulüp.
The lecturer spoke generally about American literature and specifically about Faulkner.
- Konferansçı genel olarak Amerikan edebiyatı ve özellikle Faulkner hakkında konuştu.
I wish I could be more specific.
- Keşke daha özel olabilsem.
The television show was interrupted by a special news report.
- Özel haber nedeniyle televizyon programı kesildi.
Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.
- Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.
This is Tom Jackson, my personal assistant.
- Bu Tom Jackson, benim özel asistanım.
They asked me to leave because they were going to have a personal talk.
- Benden gitmemi istediler çünkü özel bir konuşma yapacaklardı.
We want Kylie Minogue to come to Turkey, especially Gaziantep.
- Kylie Minogue'nun Türkiye'ye, özellikle Gaziantep'e gelmesini istiyoruz.
I have difficulty understanding abstract modern art, especially Mondrian.
- Soyut modern sanatı anlamada güçlük çekiyorum, özellikle Mondrian.
Tom did it for no particular reason.
- Tom'un onu yapmak için özel bir nedeni yoktu.
Why did you choose that particular subject?
- Bu özel konuyu neden seçtiniz?
Private detectives were hired to look into the strange case.
- Özel dedektifler tuhaf davaları araştırmak için kiralanırlar.
The press is interested in his private life.
- Basın onun özel hayatıyla ilgileniyor.
Please respect my privacy.
- Lütfen özel yaşamıma saygı gösterin.
Tom is a very dedicated student.
- Tom çok özel bir öğrenci.
The dedicated bike zone is most often at the rear of the train.
- Özel bisiklet bölgesi çoğunlukla trenin arkasındadır.
You are not allowed here. This is private property.
- Buraya giremezsin. Bu özel bir mülkiyet.
She believes that jade has medicinal properties.
- O, yeşim taşının tıbbi özellikleri olduğuna inanmaktadır.
Japan has many distinctive traits.
- Japonya'nın pek çok ayırt edici özellikleri vardır.
The Japanese language has many distinctive characteristics.
- Japon dilinin birçok ayırt edici özellikleri var.
Each language has its peculiarities.
- Her dilin özellikleri vardır.
You handled that particular problem very well.
- O özel sorunun çok iyi üstesinden geldin.
You handled that particular situation very well.
- O özel durumun çok iyi şekilde üstesinden geldin.
The private colleges and universities of the United States are autonomous.
- ABD'nin özel kolejleri ve üniversiteleri özerktir.
Generosity is an important trait in today's selfish society.
- Cömertlik bugünün bencil toplumunda önemli bir özelliktir.
As my watch was slow, I missed the special express.
- Saatim geri kaldığı için özel ekspresi kaçırdım.
We would like to eat. Could you serve us expressly? We need to be on our way before half past one.
- Yemek yemek istiyoruz. Özellikle bize hizmet eder misiniz? bir buçuktan önce yolda olmalıyız.