öylesi

listen to the pronunciation of öylesi
التركية - الإنجليزية
such a person; such a thing; someone like that; something like that
such, the like
such

You do such a thing once too often and get punished. - Öylesine bir şeyi bir kez çok sık yaparsın ve cezalandırılırsın.

As far as my experience goes, such a plan is impossible. - Anladığım kadarıyla, öylesine bir plan imkansızdır.

öyle
so
öyle
{s} such

Such was the explosion that the roof was blown off. - Öyle bir patlamaydı ki çatı uçuruldu.

You do such a thing once too often and get punished. - Öylesine bir şeyi bir kez çok sık yaparsın ve cezalandırılırsın.

öyle
as such

He is a friend and I treat him as such. - O benim bir arkadaşım ve ona öyle davranırım.

If you are a student, behave as such. - Eğer bir öğrenci isen, öyle davran.

öyle
thusly
öyle
so that
öyle
accordingly

While I understand what you are saying, I cannot do accordingly. - Söylediklerini anlamama karşın, öyle yapamıyorum.

öyle
like that

I never heard anything like that. - Ben asla öyle bir şey duymadım.

I would never say anything like that. - Ben asla öyle bir şey söylemezdim.

öyle
precisely

Tell me precisely why you think so. - Neden öyle düşündüğünü bana tam olarak söyle.

öyle
too

At your age, I would think so, too. - Senin yaşında ben de öyle düşünürdüm.

It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right. - Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.

öyle
thus and so
öyle
arent
Öyle
rather

Our car is rather old, but so is theirs. - Arabamız oldukça eski ama onlarınki de öyle.

I would rather die than do such an unfair thing. - Öylesine haksız bir şey yapmaktansa ölmeyi tercih ederim.

öyle
thus, thusly, so, in that manner
öyle
such ... as that/those, such, (something, someone) like that
öyle
such; so; that; like that
öyle
(Fiili Deyim ) as much
التركية - التركية
Ona benzer, onun gibisi
öyle
O denli, o kadar, o derece
öyle
O yolda, o biçimde, o tarzda
öyle
Onun gibi olan, ona benzer
öyle
İçinde "ne", "nasıl" gibi sorular bulunan cümlelerin sonuna geldiğinde, o cümlede anlatılan şeyin hoş karşılanmadığını veya ona şaşıldığını anlatır
öyle
Onun gibi olan, ona benzer: "Ben öyle bir şey demedim."- R. H. Karay. O yolda, o biçimde, o tarzda: "
öyle
yle tembel tembel salınışları, birdenbire öyle bir duruşları, arkalarına bir bakışları var ki, insanı çileden çıkarıyor."- Y. K. Karaosmanoğlu. O denli, o kadar, o derece: "Bugünlerde biraz üzüntü içindeysen de, kasavetlenmeyesin öyle."- O. C. Kaygılı. İçinde "ne", "nasıl" gibi sorular bulunan cümlelerin sonuna geldiğinde o cümlede anlatılan şeyin hoş karşılanmadığını veya ona şaşıldığını anlatır