Don't boast too much about that.
- O konuda çok fazla övünme.
Love is patient, love is kind. It does not envy, it does not boast, it is not proud.
- Aşk sabırlıdır, aşk şefkatlidir. Kıskanmaz, övünmez, kibirli değildir.
Tom was getting tired of hearing Mary bragging about winning the race.
- Tom Mary'nin yarışı kazanması hakkındaki övünmelerinden bıkıyordu.
Tom started bragging about his new car.
- Tom yeni arabası hakkında övünmeye başladı.
He usually doesn't brag.
- O genellikle övünmez.
I don't like to brag, but I'm a pretty good clarinetist.
- Övünmeyi sevmiyorum ama ben oldukça iyi bir klarnetçiyim.
Self-praise is no recommendation.
- Övünme tavsiye edilmez.
Don't brag! It makes you sound poorer!
- Övünmek yok! Bu seni kötü gösterir!
Not to brag, but I just made my first billion dollars yesterday.
- Övünmek için değil ama ben dün ilk milyar dolarımı kazandım.
It's not nice to brag about your accomplishments.
- Başarılarınız hakkında övünmek hoş değil.
Don't brag about how fast your car can go.
- Arabanın ne kadar hızlı gidebileceği hakkında övünme.
Tom boasts of never having been defeated in a horse race.
- Tom at yarışında asla yenilmemekle övünüyor.
She boasted of having won the first prize.
- O, birincilik ödülünü kazanmakla övündü.
I heard Tom bragging about how much money he made.
- Tom'un kaç para kazandığından övünerek bahsettiğini duydum.
He bragged of having won the victory.
- Zafer kazanmış olmakla övündü.