The number of the living was smaller than that of the dead.
- Yaşayanların sayısı ölülerinkinden daha azdı.
They fear that he may be dead.
- Onun ölü olabileceğinden korkuyorlar.
The Emperor prayed for the souls of the deceased.
- İmparator ölülerin ruhları için dua etti.
Fadil was found deceased in his apartment.
- Fadıl evinde ölü bulundu.
This thing is not a bear. It is the corpse of a bear.
- Bu şey bir ayı değil. O ölü bir ayı.
She ran a marathon yesterday. She is stiff today.
- Dün bir maraton koştu. O bugün ölü gibi.
Everyone dies sooner or later.
- Herkes er ya da geç ölür.
Dr. Sadiq admitted later he had no idea what caused that death.
- Dr. Sadık o ölüme neyin neden olduğu hakkında hiçbir fikri olmadığını daha sonra itiraf etti.
You shouldn't sleep with a coal stove on because it releases a very toxic gas called carbon monoxide. Sleeping with a coal stove running may result in death.
- Kömür sobasıyla uyumamalısınız. Çünkü karbonmonoksit olarak adlandırılan çok zehirli bir gaz içerir. Kömür sobasıyla uyumak ölümle sonuçlanabilir.
The accident has caused many deaths.
- Kaza çok fazla ölüme neden oldu.
Tom died a natural death.
- Tom doğal bir ölümle öldü.
He took charge of the family business after his father died.
- Babasının ölümünden sonra aile şirketinin sorumluğunu üstüne aldı.
His death was a great loss to our country.
- Onun ölümü ülkemiz için büyük bir kayıptı.
When Aunt Mary passed away without making a will, her death was a total loss.
- Mary teyze vasiyet yapmadan öldüğünde, onun ölümü toplam zarardı.
Despite medical advances, ectopic pregnancy remains a significant cause of maternal mortality worldwide.
- Tıbbi gelişmelere karşın dış gebelik, dünya çapındaki anne ölümlerinin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.
A dead deer being pecked by vultures, remains partly eaten by other animals, that sort of rotten meat is called 'carrion'.
- Akbabalar tarafından gagalanan ölü bir geyik, diğer hayvanlar tarafından kısmen yenilmiş kalır, o tür çürümüş ete leş denir.
If i die today, I will be dead tomorrow.
- Eğer bugün ölürsem, yarın ölü olacağım.
The injured were carried to the hospital, and the dead to the church.
- Yaralı, hastaneye ve ölü ise kiliseye kaldırıldı.
She was scared at the sight of the dead body.
- O, ölü bedeni görünce korktu.
The lion ripped the flesh from the dead giraffe.
- Aslan ölü zürafanın etini kopardı.
The tree is rotten and stone dead, and could fall at any time.
- Ağaç çürük ve taş ölü, ve her an düşebilir.