öl

listen to the pronunciation of öl
ألمانية - التركية
yağı
e {ö: l} s yağ
[das] yağ, sıvı yağ; akaryakıt
التركية - التركية
ıslaklık, nem
Toprağın nemi
Toprağın nemi, yaşlık, höl
ألمانية - الإنجليزية
oil

Oil and water don't mix. - Öl und Wasser mischen sich nicht.

In the meantime, cut the bread into cubes and fry them in hot oil. - Schneiden Sie in der Zwischenzeit die Brotscheiben in Würfel und braten Sie sie im heißen Öl.

oils

She has taken to painting in oils. - Sie hat Gefallen gefunden an Ölmalerei.

التركية - الإنجليزية
{f} deceased

A monument has been erected to the memory of the deceased. - Ölen kişinin anısına bir anıt dikildi.

A monument was erected in memory of the deceased. - Ölenin anısına bir anıt dikildi.

pass away

We won't let you pass away. - Ölmene izin vermeyeceğiz.

The patient may pass away at any moment. - Hasta herhangi bir anda ölebilir.

{f} dying

People living in this area are dying because of the lack of water. - Bu alanda yaşayan insanlar su yokluğu nedeniyle ölüyor.

Dying is nothing. So start with living, it's less funny and it lasts longer. - Ölüm hiçbir şey. Bu yüzden yaşamla başla, daha az komik ve daha uzun sürer.

{f} die

Dalida died from an overdose of sleeping pills. - Dalida aşırı dozda uyku hapından öldü.

My father died of cancer. - Babam kanserden öldü.

decease

Fadil was found deceased in his apartment. - Fadıl evinde ölü bulundu.

A monument was erected in memory of the deceased. - Ölenin anısına bir anıt dikildi.

perish

If a mouse only has one hole, it will soon perish. - Bir farenin sadece tek bir deliği varsa, kısa sürede ölür.

My whole family perished in the fire. - Benim bütün ailem yangında öldü.

died

My father died of cancer. - Babam kanserden öldü.

Ivy Bean, the oldest user of both Facebook and Twitter, died at 104. - Hem Facebook'un hem de Twitter'ın en yaşlı üyesi olan Ivy Bean, 104 yaşında öldü.

السويدية - ألمانية
durchhauen